İFŞAAT

  • 13 Şubat 2014 tarihli Karar, Dava C-479/12, Gautzsch Großhandel GmbH & Co. KG v. Münchener Boulevard Möbel Joseph Duna GmbH

 

 

Ana davanın tarafları bahçe mobilyası ticareti yapmaktadır. MBM Joseph Duna’nın ürün gamında, 2004 yılının sonbaharında MBM’nin şirket müdürü Joseph Duna tarafından yaratılan tasarım olan ve Almanya’da pazarlanan saçaklı çardak (canopied gazebo) yer almaktadır. Kendi kısmı için Gautzsch Großhandel, 2006 yılında Çin’de kurulan bir işletme olan Zhengte tarafından imal edilen ‘Athen’ (“Athen” çardağı-(‘the “Athen” gazebo’)) olarak adlandırılan bir çardağı pazarlamaya başladı. MBM Joseph Duna, Landgericht Düsseldorf’ta (Bölge Mahkemes, Düsseldorf) (Almanya) Gautzsch Großhandel hakkında ihlal davası açarak tasarımı için tescil edilmemiş Topluluk tasarımlarına tanınan korumayı talep etmiş ve şirket hakkında şu kararların alınması isteminde bulunmuştur: bu çardağı kullanmaya son vermesi; şu anda maliki ve sahibi olduğu  ihlale neden olan ürünleri imha amacıyla teslim etmesi; faaliyetleriyle ilgili bilgileri ifşa etmesi ve bu faaliyetlerden kaynaklanan zarar için tazminat ödemesi. Davasını desteklemek amacıyla MBM Joseph Duna diğer hususların yanı sıra ‘Athen’ çardağının, Nisan ve Mayıs 2005’te sektörün en büyük mobilya ve bahçe mobilyası perakendecilerine ve mobilya satın alan Alman kuruluşlarına dağıtılmış olan ‘MBM-Neuheitenblätter’de (yeni ürünler broşürü) yer alan kendi tasarımının bir kopyası olduğunu iddia etmiştir. Gautzsch Großhandel, ‘Athen’ çardağının 2005’in başında MBM Joseph Duna’nın tasarımından haberdar olmayan Zhengte tarafından bağımsız bir şekilde yaratılmış olduğunu iddia ederek davaya itiraz etmiştir. Gautzsch Großhandel, çardağının Mart 2005’te Zhengte’nin Çin’deki satış mağazalarında (showroom) Avrupalı müşterilere sunulduğunu ve Haziran 2005’te bir modelin Belçika’da kurulu bir şirket olan Kosmos’a gönderildiğini ifade etmiştir. Gautzsch Großhandel savunmasında, MBM Joseph Duna’nın haklarının zaman içerisinde tükendiğini (‘hakların zaman içerisinde tükenmesi’ [‘extinction of rights over time’]) ve dava açma hakkının zaman aşımına uğradığını (‘zaman aşımına uğrama’) ileri sürmüş, MBM MBM Joseph Duna’nın Eylül 2005’ten itibaren ‘Athen’ çardağının varlığından haberdar olduğunu ve Ağustos 2006’tan itibaren pazarlandığını bildiğini belirtmiştir. Landgericht Düsseldorf, tescil edilmemiş Topluluk tasarımlarına tanınan üç yıllık koruma süresinin sona erdiğini göz önünde bulundurarak, Gautzsch Großhandel’in ‘Athen’ çardağını kullanmaya son vermesini ve ihlale neden olan ürünleri teslim etmesini gerektiren talebin ilk iki başlığı hakkında karar vermeye yer olmadığı sonucuna varmıştır. Talebin diğer başlıkları hakkında karar veren mahkeme, Gautzsch Großhandel’in faaliyetleri hakkında bilgileri ifşa etmesine hükmetmiştir ve bu faaliyetlerden kaynaklanan zararın finansal tazminatını ödeme yükümlülüğüne sahip olduğu sonucuna varmıştır. Gautzsch Großhandel’in karar yaptığı itiraz, 6/2002 sayılı Tüzüğün 19(2) ve 89(1)(a) sayılı Maddeleri ve tasarımların yasal olarak korunmasına ilişkin Almanya mevzuatı uyarınca talebin ilk iki başlığının özgün bir şekilde haklı nedenlere dayandırıldığı ve MBM Joseph Duna’nın aslında hem talep edilen bilgileri hem de yaşadığı zararın tazminatını alma hakkına sahip olduğu kanaatinde olan temyiz mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Gautzsch Großhandel tarafından Bundesgerichtshof’ta (Federal Temyiz Mahkemesinde) (‘yönlendiren mahkeme’) yasal bir sorun temelinde yapılan temyiz başvurusu bağlamında, bu mahkeme önündeki vakıaları nazara alarak, koruma talep edilen tescil edilmemiş tasarımın 6/2002 sayılı Tüzük kapsamında umuma erişilebilir kılınıp kılınmadığını ve itirazın dayandırıldığı tasarımın daha önceki bir tarihte umuma erişilebilir kılınıp kılınmadığını belirlemek maksadıyla bu Tüzükte diğer maddelerin yanı sıra Madde 7(1) ve 11(2)’de bahsi geçen ‘ifşaat’ kavramının kapsamını tespit etmeyi amaçlamaktadır. Buna ilave olarak, soruyu yönlendiren mahkeme, tescil edilmemiş tasarımın ihlal edildiğine dair kanıtın ve hakların zaman içerisinde tükendiği ve ihlal davası karşısında öne sürülebilecek davanın zaman aşımına uğradığı yönündeki savunmaların AB hukuku kapsamına girip girmediğinden veya ulusal hukukun bir konusu olup olmadığından emin değildir. Ayrıca mahkeme ihlale neden olan ürünlerin imhasına yönelik taleplere, mütecaviz tarafın faaliyetleri hakkında bilgilerin ifşa edilmesine ve bu faaliyetlerden kaynaklanan zararın tazminatına ilişkin kanunun kendi ulusal kanunu mu yoksa ihlal fiillerinin gerçekleştiği Üye Devletin kanunu mu olması gerektiğinden de emin değildir.

 

 

İlk olarak, soruyu yönlendiren mahkeme, 6/2002 sayılı Tüzüğün 11(2) sayılı Maddesinin, işin olağan gidişatı içerisinde, bir tasarımın görselleri tüccarlara dağıtılmışsa, söz konusu sektörde uzmanlaşan ve Avrupa Birliği içerisinde faaliyet gösteren çevrelerce o tasarımdan mantık dahilinde haberdar olunabileceği şeklinde yorumlanıp yorumlanmayacağını sormuştur.

 

 

İkinci olarak, soruyu yönlendiren mahkeme, 6/2002 sayılı Tüzük Madde 7(1)’de yer alan ilk cümlenin, işin olağan gidişatı içerisinde, tasarımın açık veya dolaylı gizliliğe koşulları olmaksızın üçüncü taraflara ifşa edilmiş olsa bile, uzmanlaşmış çevrelerde sadece bir işletmeye erişilebilir kılınmaktaysa veya normal piyasa analizinin kapsamı dışında kalan Çin’deki bir işletmenin satış mağazasında sergilenmekteyse, söz konusu sektörde uzmanlaşan ve Avrupa Birliği içerisinde faaliyet gösteren çevrelerce o tasarımdan mantık dahilinde haberdar olunamayacağı şeklinde yorumlanıp yorumlanmayacağını sormuştur.

 

 

Ayrıca, soruyu yönlendiren mahkeme 6/2002 sayılı Tüzük Madde 19(2)’nin tescil edilmemiş bir Topluluk tasarımının sahibinin dava konusu olan kullanımın korunan tasarımın kopyalanması sonucunda oluştuğu konusunda ispat yüküne sahip olduğu şeklinde yorumlanıp yorumlanmayacağını sormuştur. Bu soruya olumlu cevap verilecekse, tasarım ve dava edilen kullanım arasında önemli benzerlikler varsa ispat yükünün aksi yönde olup olmadığı veya tescil edilmemiş Topluluk tasarımının sahibine ait olan ispat yükünün hafifleyip hafiflemediği sorulmuştur.

 

 

Yönlendiren mahkemenin sorduğu dördüncü soru, 6/2002 sayılı Tüzük Madde 19(2) ve Madde (89(1)(a) kapsamında öngörülen tescil edilmemiş bir Topluluk tasarımının daha fazla ihlal edilmesini men eden bir tedbir kararını aldırtma hakkının zaman içerisinde tükenip tükenmediğinin belirlenmesiyle ilgilidir. Cevabın olumlu olması halinde, bu tükenmenin Avrupa hukuku kapsamına girip girmediği sorulmuştur. Yönlendiren mahkemenin sorduğu beşinci soru, 6/2002 sayılı Tüzük Madde 19(2) ve Madde (89(1)(a) kapsamında öngörülen tescil edilmemiş bir Topluluk tasarımının daha fazla ihlal edilmesini men eden bir tedbir kararını aldırtmak amacıyla dava açma hakkının zaman aşımına tabi olup olmadığının belirlenmesi, eğer tabiyse, bu durumu düzenleyen Avrupa Birliği hukukunun tespit edilmesi amacıyla sorulmuştur.

 

 

Son olarak, yönlendiren mahkeme 6/2002 sayılı Tüzük Madde (89(1)(a)’nın, bütün Avrupa Birliği geneli için imha, bilgilerin ifşa edilmesi ve tescil edilmemiş bir Topluluk tasarımının ihlal edildiği gerekçesiyle tazminat taleplerinin ihlal fiillerinin gerçekleştiği Üye Devletin kanununa tabi olduğu şeklinde yorumlanıp yorumlanmayacağını sormuştur.

 

 

Adalet Divanı, Topluluk tasarımlarına ilişkin 12 Aralık 2001 tarihli 6/2002 sayılı Konsey Tüzüğünün (RC) 11(2) sayılı Maddesinin uygun şekilde yorumlanmasına dayalı olarak, işin olağan seyri içerisinde, tescil edilmemiş bir tasarımın görselleri ilgili sektörde faaliyet gösteren tüccarlara dağıtılmışsa söz konusu sektörde uzmanlaşan ve Avrupa Birliği içerisinde faaliyet gösteren çevrelerce o tasarımdan mantık çerçevesinde haberdar olunmasının mümkün olduğu, ancak  bunun Topluluk tasarımı mahkemesi tarafından kendisine gelen davanın koşullarını dikkate alarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Adalet Divanı, 6/2002 sayılı Tüzük Madde 7(1)’de yer alan ilk cümlenin uygun şekilde yorumlanmasına dayalı olarak, işin olağan gidişatı içerisinde, tasarımın açık veya dolaylı gizlilik koşulları olmaksızın üçüncü taraflara ifşa edilmiş olsa bile, ilgili sektörde sadece bir işletmeye erişilebilir kılınmaktaysa veya sadece Çin’deki bir işletmenin satış mağazalarında sergilenmekteyse, söz konusu sektörde uzmanlaşan ve Avrupa Birliği içerisinde faaliyet gösteren çevrelerce o tasarımdan mantık dahilinde haberdar olunamayabileceğinin mümkün olduğuna, ancak bunun Topluluk tasarımı mahkemesi tarafından kendisine gelen davanın koşullarını dikkate alarak değerlendirilmesi gerektiğine karar vermiştir. Ayrıca, Avrupa Birliği Adalet Divanı, 6/2002 sayılı Tüzük Madde 19(2)’nin birinci bendinin uygun şekilde yorumlanmasına dayalı olarak, korunan tasarımın sahibinin dava edilen kullanımın o tasarımın kopyalanması sonucu oluştuğuna dair ispat yüküne sahip olması gerektiği sonucuna varmıştır. Ancak, eğer bir Topluluk tasarımı mahkemesi bu tasarımın sahibinin dava edilen kullanımın o tasarımın kopyalanması sonucu oluştuğunu ispat etmeye zorunlu tutulmasının söz konusu kanıtın elde edilmesini imkansız veya aşırı derece zor hale getirmesinin muhtemel olduğuna karar vermesi halinde, etkililik ilkesinin gözetilmesini sağlamak amacıyla o mahkemenin uygun hallerde ispat yükünün ayarlanabileceğini veya hafifletilebileceğini öngören ulusal hukuk kuralları dahil olmak üzere bu zorluğu aşmak amacıyla ulusal hukukta kendisine sunulan tüm usulleri kullanması gerekmektedir. Yine Adalet Divanı, aynı zamanda 6/2002 sayılı Tüzük Madde 19(2) ve 89(1)(a) kapsamında açılan bir davaya karşı öne sürülebilecek hakların zaman içerisinde tükendiği ve dava açmanın zaman aşımına uğradığına dair savunmaların ulusal hukukla düzenlendiğini, bunun eşdeğerlilik ve etkililik ilkeleri gözetilerek uygulanması gerektiği kanaatine varmıştır. Son olarak, Adalet Divanı, 6/2002 sayılı Tüzük Madde 89(1)(a)’nın uygun şekilde yorumlanmasına dayalı olarak, ihlale neden olan ürünlerin imhasına yönelik taleplerin, özel uluslararası hukuku dahil olmak üzere ihlal fiillerinin veya tehdit oluşturan ihlal fiillerinin gerçekleştiği Üye devletin kanununa tabi olduğuna karar vermiştir. İhlal fiilleri veya tehdit oluşturan ihlal fiillerinden ve ilgili zararın boyutunu belirlemek amacıyla faaliyetleriyle ilgili bilgileri ifşa etmekten sorumlu olan kişinin bu faaliyetlerinden kaynaklanan zararın tazmin edilmesine yönelik talepler, bu Tüzüğün 88(2)inci Maddesine istinaden özel uluslararası hukuku dahil olmak üzere davaya bakan Topluluk tasarımı mahkemesinin ulusal hukukuna tabidir.

 

 

http://curia.europa.eu/juris/liste.jsf?&num=C-479/12

 

 

  • 21 Eylül 2017 tarihli Karar, Müşterek Dava C-362/15 P ve C-405/15 P, Easy Sanitary Solutions BV and EUIPO v Group Nivelles NV (Temyiz)

 

 

2004 yılında Easy Sanitary solutions, bir topluluk tasarımının 6/2002 sayılı Tüzüğe istinaden EUIPO’ya tescil edilmesi amacıyla başvuruda bulunmuştur. Bu tasarım, duş gideriyle ilgilidir. 2009 yılında, Group Nivelles NV’nin selef şirketi I-Drain dava edilen tasarımın geçersiz olduğuna dair başvuruda bulunmuştur. Bu başvurusunu desteklemek amacıyla, Tüzüğün 25(1)(b) Maddesinde öngörülen geçersizlik gerekçesini dayanak olarak göstermiştir, yani tasarımı bu Tüzüğün 4 ila 9uncu Maddelerinde öngörülen şartları yerine getirmediğini öne sürmüştür. Bu şartlar arasında, diğerlerinin yanı sıra, Tüzüğün 7inci Maddesine göre belirlenen tasarımın umuma erişilebilir kılındığı tarihte yapılan değerlendirmesinde söz konusu tasarımın yenilik (Tüzüğün 5nci Maddesi kapsamında) ve hususiyet (aynı Tüzüğün 6ıncı Maddesi) şartını karşılaması yer almaktadır. Geçersizlik Dairesi (Invalidity Division), yenilik şartını karşılamadığı gerekçesiyle tasarımın geçersiz olduğuna karar verirken Temyiz Heyeti kararı bozmuştur.

 

 

Group Nivelles, Genel Mahkeme’de itiraz edilen kararın iptali için dava açmış ve EUIPO’nın Temyiz Heyeti’nin dava edilen tasarımla daha önceki tasarımları karşılaştırırken hatalı olduğunu ve tasarımın yenilik şartını karşılamadığını öne sürmüştür. Genel Mahkeme, davayı kabul etmiş ve itiraz edilen kararın yeterince kapsamlı olmadığını belirterek EUIPO Temyiz Heyetinin aldığı kararı iptal etmiştir.

 

 

EUIPO ve Easy Sanitary Solutions, diğer gerekçelerin yanı sıra, temyiz edilen kararın 6/2002 sayılı Tüzük Madde 5 ve 7 ile bağlantılı olmadığı ve Mahkemenin Tüzüğün 6ıncı maddes kapsamında tasarımın hususiyetini değerlendirirken tasarımla ilişkili ürünlerin niteliğinin bilgilendirilmiş ilgili kullanıcının daha önceki tasarımı bilme ihtimali üzerinde etkili olduğuna karar vererek kanunu yanlış değerlendirdiği iddiasıyla itiraz etmiştir.

 

 

Bilgilerin ifşa edilmesi ve Madde 7 ile bağlantılı olarak, Mahkeme kamuya ifşa edilip edilmediği sorusunun, ilgili tasarımının dahil edilmesinin amaçlandığı veya tasarımın uygulanması amaçlanan ürüne değil sadece bu ifşaatın aslında nasıl yapıldığına bağlı olduğuna karar vermiştir. Mahkeme aynı zamanda Tüzüğün (7)(1) sayılı Maddesinde sıralanan bazı durumlarda kamuya ifşa teşkil edemeyen hallere ilişkin olarak bu maddede öngörülen istisnanın amacının, Avrupa Birliği içerisindeki çeşitli iş sektörleri arasında ayrım yapmaktan ziyade doğrulaması zor olan ve üçüncü bir ülkede gerçekleşen olayların kamuya ifşa teşkil etmemesini sağlamak ve Avrupa Birliği içerisinde başka bir sektörün uzmanlaşmış çevrelerince mantık çerçevesinde haberdar olunamayacak olayların kamuya ifşa olarak değerlendirilmesi olasılığını ortadan kaldırmak olduğunu açıklamıştır.

 

 

(Tasarımların tescilli görselleri için aşağıdaki linke bakınız)

 

 

http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf?text=&docid=194789&pageIndex=0&doclang=EN&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=639422