ŞAHSİ ÇOĞALTMA

  • 21 Ekim 2010 tarihli C- 467/08 sayılı Mahkeme Kararı, Padawan SL

 

 

SGAE (İspanya Yazarlar ve Yayıncılar Topluluğu), İspanya’da fikri mülkiyet haklarının birlik halinde yönetilmesinden sorumlu kuruluşlardan biridir. Padawan, CD-R, CD-RW, DVD-R sürücüleri ve MP3 çalar satılı yapmaktadır. SGAE, CTLIP Madde 25’te yer alan “şahsi çoğaltım vergisi” için Padawan’dan 2002-2004 yılları için ödeme talep etmiştir. Padawan, bu verginin, hangi amaçla kullanıldığına bakılmaksızın (özel kullanım veya diğer profesyonel veya ticari faaliyetler), dijital ortamda uygulanmasının 2001/29 sayılı Direktife uygun olmadığı gerekçesiyle bu ödemeyi reddetmiştir. 14 Haziran 2007 tarihli kararla, Barselona Juzgado de lo Mercantil No 4, SGAE’nin talebini bütünüyle onaylamıştır ve Padawan’ın faiziyle birlikte 16,759.25 Euro ödemesine hükmedilmiştir. Padawan, Audiencia Provincial de Barcelona’da (Bölge Mahkemesi, Barselona) bu karara itiraz etmiştir.

 

 

Ulusal mahkeme, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b) kapsamında “adil tazminat” kavramının, üye ülkelerin derleme sistemini seçme hakkından bağımsız olarak tüm üye ülkelerde standart bir şekilde yorumlanması gereken Avrupa Birliği mevzuatının bağımsız bir kavramı olup olmadığını sormaktadır. Ayrıca ulusal mahkeme, ilgili kişiler arasında kurulacak “adil denge”nin, şahsi çoğaltım istisnasının getirilmesi sonucunda eser sahipleri açısından ortaya çıkan zarar kriterleri temelinde hesaplanacak adil tazminatı gerektirip gerektirmediğini sormaktadır. Etkilenen eser sahipleri dışında aralarında “adil denge”nin kurulması gereken ilgili kişilerin kim olduğunu sormaktadır. Buna ek olarak, ulusal mahkeme özellikle 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b) kapsamında dijital reprodüksiyon ekipmanı, cihazlar ve ortam açısından adil tazminatın finanse edilmesini hedefleyen verginin uygulanmasıyla ikincisinin şahsi çoğaltım amacıyla gerekli kullanımı arasında önemli bir bağlantı olup olmadığını sormaktadır. Ayrıca şahsi çoğaltım vergisinin ayrım gözetmeyen uygulamasının, özellikle şahsi çoğaltımların üretilmesinden ziyade dijital reprodüksiyon ekipmanı, cihazlar ve ortam açısından uygulanmasının, 2001 tarihli Direktife uygun olup olmadığını sormaktadır. Buna ek olarak, İspanya Krallığı tarafından kabul edilen sistemin, yani ekipman, cihazlar veya medya nasıl kullanılırsa kullanılsın şahsi çoğaltım vergisinin ayrım gözetmeksizin tüm dijital reprodüksiyon ekipmanı, cihazlar ve ortama uygulandığı sistemin, 2001/29 sayılı Direktife uygun olup olmadığını sormaktadır.

 

 

Mahkeme, bilgi toplumunda telif hakları ve bağlantılı hakların belirli yönlerinin uyumlaştırılması hakkında 22 Mayıs 2001 tarihli ve 2001/29/AT sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi Madde 5(2)(b) kapsamında “adil tazminat” kavramının üye ülkelere, Avrupa Birliği mevzuatı, özellikle söz konusu direktifle verilen sınırlar dahilinde, finansman ve derleme şekli, bunlara ilişkin ayrıntılar ve adil tazminat düzeyini belirlemeye ilişkin verilen yetkiye bakılmaksızın şahsi çoğaltım istisnası getiren tüm üye ülkelerde aynı şekilde yorumlanması gereken bir Avrupa Birliği mevzuatı bağımsız kavramı olduğu sonucuna varmıştır. Ayrıca Mahkemeye göre, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b), ilgili kişiler arasında “adil denge”, adil tazminatın, şahsi çoğaltım istisnasının getirilmesiyle eserleri koruma altında olan eser sahiplerinin uğradığı zarar kriterleri temelinde hesaplanması gerektiği anlamına gelecek şekilde yorumlanmalıdır. Bu husus, dijital reprodüksiyon ekipmanı, cihazları ve ortamı olan ve bu bağlamda, hukuken veya fiilen, bu ekipmanı özel kullanıcılara sunan veya özel kullanıcılara çoğaltım hizmeti sunan kişilerin, bunların finansmanını  özel kullanıcılara yükleyebilecekleri için adil tazminatı finanse etmekle yükümlü kişiler olması koşuluyla “adil denge” gerekliliklerine uygundur. Buna ek olarak, Mahkeme, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’nin, dijital reprodüksiyon ekipmanı, cihazlar ve ortam açısından adil tazminatın finanse edilmesini amaçlayan verginin uygulanmasıyla bunların şahsi çoğaltım amacıyla gerekli kullanımı arasında bir bağlantı olması gerektiği şeklinde yorumlanması gerektiğine karar vermiştir. Sonuç olarak, şahsi çoğaltım vergisinin ayrım gözetmeksizin uygulanması, özellikle dijital reprodüksiyon ekipmanı, cihazlar ve ortamın özel kullanıcılara açılmaması ve açık bir şekilde şahsi çoğaltım dışında kullanımlar için ayrılması, 2001/29 sayılı Direktife uygun değildir.

 

 

http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf?text=&docid=83635&pageIndex=0&doclang=EN&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=517380

 

 

  • 16 Haziran 2011 tarihli C-462/09 sayılı Mahkeme Kararı, Stichting de Thuiskopie

 

 

Hollanda Krallığı, ulusal mevzuatına şahsi kullanım için çoğaltıma ilişkin bir istisna getirmiştir ve ilgili kanun Madde 16(2) uyarınca, reprodüksiyon için kullanılan parçanın üreticisi veya ithalatçısı, şahsi çoğaltım vergisini ödemekle yükümlüdür. Stichting, Hollanda’da şahsi çoğaltım vergisinin tahsilinden sorumlu kurumdur. Opus, internet üzerinden boş ortam satan Almanya merkezli bir şirkettir. Faaliyetleri, Hollanda’daki tüketicileri hedefleyen Felemenkçe web siteleri aracılığıyla özellikle Hollanda’ya odaklıdır. Opus tarafından yapılan satış sözleşmesinde, Hollandalı bir tüketicinin çevrimiçi bir sipariş vermesi halinde bu siparişin Almanya’da işleneceği ve eşyaların, bir nakliye şirketi (bu nakliye şirketi Opus tarafından bulunmaktadır) tarafından tüketicinin adına Almanya’dan Hollanda’ya teslim edileceği belirtilmektedir. Opus, Hollanda’daki veya Almanya’daki tüketicilerine teslim edilen ortam için şahsi çoğaltım vergisi ödememektedir. Bu nedenle, Opus tarafından satılan reprodüksiyon ortam masrafı, şahsi çoğaltım vergisi içermektedir. Stichting, Opus’un “ithalatçı” olarak görülmesi gerektiğini, bu nedenle şahsi çoğaltım vergisi ödemekle yükümlü olduğunu öne sürerek, bu verginin ödenmesi için Hollanda’daki mahkemelerde Opus’a karşı dava açmıştır. Opus, satış sözleşmesindeki hükümlere atıfta bulunarak, şirket tarafından satılan reprodüksiyon ortam için Hollanda’ya ithalatçı firma olarak sınıflandırılmasını reddetmiştir. Opus, Hollandalı alıcıların, yani tüketicilerin ithalatçı olarak sınıflandırılması gerektiğini öne sürmektedir. Opus’un savunmasında güvendiği bu argüman, Hollanda’da asliye mahkemesi tarafından kabul edilmiştir ve daha sonra temyiz üzerine Stichting’in ödemeye ilişkin davasını reddetmiştir. Stichting daha sonra dosyayı sevk eden mahkemede kararın bozulmasına ilişkin itirazda bulunmuştur.

 

 

Hoge Raad der Nederlanden (Hollanda Yüksek Mahkemesi), Madde 5(2)(b) ve bununla bağlantılı olarak (5)’in, kimin şahsi kullanım için çoğaltım istisnası temelinde adil tazminatın ödenmesinden sorumlu olması gerektiğinin belirlenmesini mümkün kılan kriterleri içerdiği şeklinde yorumlanıp yorumlanmaması gerektiğini sormaktadır. Buna ek olarak, davayı sevk eden mahkeme, farklı üye ülkelerde bulunan bir alıcı ile reprodüksiyon ekipmanı, cihazı ve ortamı satıcısı arasında uzaktan satış olması halinde, 2001/29 sayılı Direktifin, ulusal mevzuatın, adil tazminatın ticari olarak faaliyet gösteren kişi tarafından karşılanabileceği şeklinde yorumlanması gerekip gerekmediğini sormaktadır.

 

 

Mahkeme, bilgi toplumunda telif hakları ve bağlantılı hakların belirli yönlerinin uyumlaştırılması hakkında 22 Mayıs 2001 tarihli ve 2001/29/AT sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi, özellikle Madde 5(2)(b) ve (5)’in, korunan bir eserin reprodüksiyonunu özel olarak gerçekleştiren nihai kullanıcının prensipte Madde 5(2)(b)’de yer alan adil tazminatı ödemekle sorumlu kişi olarak görülecek şekilde yorumlanması gerektiğine karar vermiştir.Ancak reprodüksiyon ekipmanı, cihazları ve ortamını nihai kullanıcıya ulaştıran kişiler, bu hizmet için nihai kullanıcı tarafından ödenecek ücrete şahsi çoğaltım vergisini ekleyebileceği için üye ülkelerin bu vergiyi bu kişilerden alabilmesi mümkündür. Mahkeme ayrıca 2001/29 sayılı Direktifin, özellikle Madde 5(2)(b) ve (5)’in, bu maddenin, zarar gören eser sahiplerinin bu zararlarını karşılamak için adil tazminat almalarını sağlamak amacıyla korunan eserlerin reprodüksiyonu için ortam üreticisi veya ithalatçısından şahsi çoğaltım vergisi alma sistemi kuran üye ülke ve o bölgede yaşayan ve eserleri satın alan kişilerin eserlerini şahsi amaçlarla kullanması nedeniyle eser sahiplerinin uğradığı zararın gerçekleştiği bölgede için olduğu şeklinde yorumlanması gerektiğine hükmetmiştir. Bu bağlamda, reprodüksiyon ekipmanı, cihazları ve ortamının ticari satıcısının, alıcıların ikamet ettiği ülkeden başka bir üye ülkede olması bile belli bir sonuca varma zorunluluğunu etkilememektedir. Bu, adil tazminatın alıcılar tarafından karşılanmasının mümkün olmadığı hallerde, ticari faaliyet gösteren ve ödemeden sorumlu kişiden ilgili tazminatın alınmasını sağlamak için ulusal mevzuatı yorumlayacak ulusal mahkeme içindir.

 

 

http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf?text=&docid=85089&pageIndex=0&doclang=EN&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=519401

 

 

  • 11 Temmuz 2013 tarihli C-521/11 sayılı Mahkeme Kararı, Amazon.com International Sales Inc.

 

 

Austro-Mechana, UhrG Fıkra 42b(1) kapsamında kayıt ortamının hizmet bedelinin ödenmesi için eser sahiplerinin ve hak sahiplerinin haklarını kullanan bir telif hakkı meslek birliğidir. Amazon, kayıt ortamı dahil olmak üzere internet aracılığıyla ürün satan uluslararası bir gruptur. İlk başta Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Amazon.com International Sales Inc. ile bu amaçla sözleşme yapan ve daha sonra 2006 Mayıs ayından itibaren Lüksemburg’da bulunan Amazon EU Sàrl ile sözleşme yapan Amazon Avusturya’da tüketiciler tarafından internet üzerinden verilen siparişlere karşılık olarak UhrG Fıkra 42b(1) kapsamında Avusturya’da kayıt ortamını piyasaya sürmüştür. Austro-Mechana, UhrG Fıkra 42b(1) kapsamında, 2002-2004 yılları arasında Avusturya’da piyasaya sürülen kayıt ortamı için adil hizmet bedelinin müşterek ve müteselsil sorumluluğu temelinde ödeme yapması için Handelsgericht Wien’de Amazon’a karşı dava açmıştır. Austro-Mechana’nın, 2004 yılının ilk yarısında piyasaya sürülen kayıt ortamı için talep ettiği miktar 1.856.275 Euro idi. Ödemenin ilgili olduğu dönemin geri kalanı için Austro-Mechana, Amazon’dan talebinin miktarını belirlemek için gerekli muhasebe verilerini sunmasını talep etmiştir. Handelsgericht Wien ara kararda verilerin hazırlanmasına ilişkin kararın uygulanmasına hükmetmiş ve ödeme talebine ilişkin kararını saklı tutmuştur. Bu karar temyizde onandığı için Amazon davayı Yargıtay’a (Oberster Gerichtshof) taşımıştır.

 

 

Davayı sevk eden mahkeme, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’nin, ayrım gözetmeksizin şahsi çoğaltım vergisini ilk başta ülkede reprodüksiyon için uygun kayıt ortamının ticari amaçla ve para karşılığında kullanılmasından ötürü piyasaya uygulayan, aynı zamanda bu ortamın nihai kullanımının ilgili hükümde belirtilen kriterleri karşılamaması halinde verginin geri ödenmesine ilişkin hak veren bir ülkenin mevzuatını engellediği şeklinde yorumlanıp yorumlanmaması gerektiğini sormaktadır. Ayrıca 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’nin, bir üye ülkenin, kayıt ortamını kendi bölgelerinde ticari amaçla ve para karşılığında piyasaya süren kişilere koyulan şahsi çoğaltım vergisi aracılığıyla, bu hüküm kapsamında adil tazminatın finanse edilmesi sistemi kapsamında kayıt ortamının gerçek kişilere pazarlanması halinde reprodüksiyon için uygun kayıt ortamının şahsi kullanımına ilişkin aksi ispat edilebilir bir karine oluşturmasını engellediği şeklinde yorumlanıp yorumlanmaması gerektiğini sormaktadır. Buna ek olarak, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’nin, bu tazminatın veya verginin ödenmesiyle elde edilen fonların yarısı, doğrudan tazminat alma hakkı olan kişilere değil de bu kişilerin yararına kurulmuş sosyal ve kültürel kurumlara ödenirse bu hüküm kapsamındaki adil tazminat hakkının veya adil tazminatın finanse edilmesine yönelik şahsi çoğaltım vergisinin kapsam dışında bırakılabileceği şeklinde yorumlanıp yorumlanmaması gerektiğini sormaktadır. Son olarak, davayı sevk eden mahkeme, özellikle 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’nin, bir üye ülke tarafından reprodüksiyon için uygun kayıt ortamının ticari amaçla ve para karşılığında piyasaya sürülmesine ilişkin ödeme yapma yükümlülüğü, bu hüküm kapsamında adil tazminatı finanse etmeyi amaçlayan şahsi çoğaltım vergisinin, karşılaştırılabilir bir verginin başka bir üye ülke tarafından halihazırda ödenmiş olması sebebiyle kapsam dışında bırakılabileceği şeklinde yorumlanıp yorumlanmaması gerektiğini sormaktadır.

 

 

Mahkeme, bilgi toplumunda telif hakları ve bağlantılı hakların belirli yönlerinin uyumlaştırılması hakkında 22 Mayıs 2001 tarihli ve 2001/29/AT sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi, özellikle Madde 5(2)(b) ve (5)’in, her bir ulusal sistemin özel koşullarını ve söz konusu direktifle koyulan sınırları, yani ulusal mahkemenin doğrulaması gerektiği, pratik zorlukların bu tür adil tazminatın finanse edilmesine ilişkin sistemi gerekçelendirdiği ve geri ödeme hakkının etkili olduğu ve ödenen vergilerin yeniden ödenmesini çok zorlaştırmadığını göz önünde bulundurarak, ayrım gözetmeksizin şahsi çoğaltım vergisini ilk başta ülkede reprodüksiyon için uygun kayıt ortamının ticari amaçla ve para karşılığında kullanılmasından ötürü piyasaya uygulayan, aynı zamanda bu ortamın nihai kullanımının ilgili hükümde belirtilen kriterleri karşılamaması halinde verginin geri ödenmesine ilişkin hak veren bir üye ülkenin mevzuatını engellemediği şeklinde yorumlanmasına karar vermiştir. Ayrıca Mahkemeye göre, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’nin, ilgili üye ülkede ticari amaçla ve para karşılığında reprodüksiyon için uygun kayıt ortamını piyasaya süren kişilere koyulan şahsi çoğaltım vergisi aracılığıyla bu hüküm kapsamında adil tazminatın finanse edilmesine ilişkin sistem kapsamında, söz konusu ortamın kullanım amacının şahsi olup olmadığının belirlenmesine ilişkin pratik zorlukların, bu tür bir karinenin oluşturulmasını gerekçelendirdiği ve oluşturulan karinenin bu ortamın nihai kullanıcılarının bu hükümde atıfta bulunulan durum kapsamına girmediği hallerde şahsi çoğaltım vergisinin koyulmamasıyla sonuçlandığında  bu hükmün ilgili üye ülke tarafından bu ortamın şahsi kullanımına ilişkin aksi ispat edilebilir bir karine oluşturmasını engellemediği şeklinde yorumlanması gerektiğine karar vermiştir. Mahkeme, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’nin, sosyal ve kültürel kurumlar gerçekten hak sahiplerinin yararınaysa ve bu kurumların operasyonuna ilişkin ayrıntılı düzenlemeler ayrımcı değilse (bu, ulusal mahkeme tarafından teyit edilecektir), bu tazminatın veya verginin ödenmesiyle elde edilen fonların yarısı, doğrudan tazminat alma hakkı olan kişilere değil de bu kişilerin yararına kurulmuş sosyal ve kültürel kurumlara ödendiğinde bu hüküm kapsamındaki adil tazminat hakkının veya adil tazminatın finanse edilmesine yönelik şahsi çoğaltım vergisinin kapsam dışında bırakılamayacağı şeklinde yorumlanmasına karar vermiştir. Mahkemeye göre, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b), bir üye ülke tarafından reprodüksiyon için uygun kayıt ortamının ticari amaçla ve para karşılığında piyasaya sürülmesine ilişkin ödeme yapma yükümlülüğünün, bu hüküm kapsamında adil tazminatı finanse etmeyi amaçlayan şahsi çoğaltım vergisinin, karşılaştırılabilir bir verginin başka bir üye ülke tarafından halihazırda ödenmiş olması sebebiyle kapsam dışında bırakılamayacağı şeklinde yorumlanması gerektiğine karar vermiştir.

 

 

http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf?text=&docid=139407&pageIndex=0&doclang=EN&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=521323

 

 

  • 5 Mart 2015 tarihli C-463/12 sayılı Mahkeme Kararı, Copydan Båndkopi

 

 

Copydan, işitsel ve görsel-işitsel eserlerin telif hakkı sahiplerini temsil eden ve telif hakkının idaresinden sorumlu bir kurumdur. Kulturministeriet (Kültür Bakanlığı) tarafından bu eserlerin kullanımı için alınan verginin toplanması, yönetilmesi ve telif hakkı sahipleri arasında dağıtılması için yetkilendirilmiştir. Nokia, Danimarka’da cep telefonu satışı yapmaktadır. Bu ürünleri, bireysel ve diğer kurumsal müşterilere satan kurumsal müşterilere temin etmektedir. Tüm cep telefonlarının dahili hafızası vardır. Buna ek olarak, bazı modellerde SIM kart dışında bir hafıza kartı vardır. Bir kullanıcının, hafıza kartı olan bir cep telefonu varsa, hafıza kartına telefon numaraları, iletişim bilgileri ve telefonla çekilen fotoğraflar gibi verileri depolayabilir. Karta aynı zamanda müzikler, filmler ve diğer korunan eserleri içeren dosyalar da depolanabilmektedir. Bu tür dosyalar internetten veya DVD’lerden, CD’lerden, MP3 çalarlardan veya kullanıcının bilgisayarından indirilebilmektedir. Asıl davanın tarafları, bir kullanıcı hem dahili hafıza hem de hafıza kartıyla cep telefonuna koruma altındaki eserleri depolarsa, bu eserlerin kural olarak hafıza kartında depolanacağı konusunda mutabıktır. Ancak kullanıcı telefonun ayarlarını değiştirirse bu eserleri dahili hafızada da depolayabilir. Copydan, depolama kapasitesi düşük olanlar hariç, cep telefonlarının hafıza kartlarının, reprodüksiyon hakkı istisnası (“adil tazminat”) uyarınca Telif Hakları Kanunu’nda yer alan adil tazminat sistemi kapsamına girmesi gerektiğini öne sürmektedir. Bu nedenle, Copydan, Nokia’nın 2004-2009 yılları arasında ithal ettiği hafıza kartları için şahsi çoğaltım vergisi ödemesi gerektiğini iddia ederek Nokia’ya dava açmıştır.

 

 

Ulusal mahkeme, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’nin, çok fonksiyonlu ortamın işleyiş ilkesinin şahsi kullanım için çoğaltım yapılması olup olmadığına bakılmaksızın, cep telefonu hafıza kartları gibi çok fonksiyonlu ortam açısından adil tazminat ödenmesini belirten ulusal mevzuatı engelleyip engellemediğini sormaktadır. Ayrıca 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’nin, cep telefonu hafıza kartları gibi şahsi kullanım için çoğaltım yapılmasını şahsi çoğaltım vergisine tabii tutulmasına hüküm getiren fakat birincil amacı MP3 çalarların dahili hafızaları gibi şahsi kullanıma yönelik çoğaltımları depolamak olan bileşenleri bu vergiye tabii tutacak hüküm getirmeyen ulusal mevzuatı engelleyip engellemediğini sormaktadır. Buna ek olarak, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’nin, cep telefonu hafıza kartlarını kurumsal müşterilere satan ve bu kartların kurumsal müşteriler tarafından satılacağını bilen fakat kartların nihai alıcılarının bireysel veya kurumsal müşteri olup olmadığını bilmeyen üreticiler ve ithalatçılar tarafından şahsi çoğaltım vergisinin ödenmesini gerektiren ulusal mevzuatı engellediği şeklinde yorumlanması gerekip gerekmediğini sormaktadır. Ulusal mahkeme, bu sorunun yanıtının, söz konusu üretici ve ithalatçıların, ilgili vergiyi yönetmekle yükümlü kuruluşa kayıtlı kurumsal müşterilere satmaları halinde, vergi ödeme yükümlülüğünden muaf oldukları ve uygulamada yalnızca bu tür hafıza kartlarının nihai alıcılarının, vergiyi yönetmekle yükümlü kuruluşa başvuruda bulunulması halinde şahsi çoğaltım vergisinin geri ödemesini alabildiği göz önünde bulundurularak, cep telefonu hafıza kartları iş amacıyla kullanılırsa verginin geri ödemesini alabileceği gerçeğinden etkilenip etkilenmediğini sormaktadır. Ulusal mahkeme esas itibariyle, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’nin, Direktif’in girişindeki Gerekçe 35’te hak sahibine halelin “asgari olacağı, ödeme için bir zorunluluk ortaya çıkmayabileceği”ne ilişkin ifade ışığında nasıl yorumlanacağını sormaktadır. Ulusal mahkeme, esas itibariyle, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’de yer alan, özellikle adil tazminatla ilgili gereklilikler ışığında, hak sahibinin diğerlerinin yanı sıra, koruma altındaki eserleri içeren dosyaların şahsi çoğaltım amacıyla kullanılmasına rızası olmasının etkilerinin ne olduğunu sormaktadır. Ulusal mahkeme, esas itibariyle, 2001/29 sayılı Direktif Madde 6’da atıfta bulunulduğu üzere, koruma altındaki eserlerin yeniden üretilmesi için kullanılan DVD, CD, MP3 çalar veya bilgisayar gibi cihazlara yönelik teknolojik tedbirlerin uygulanmasının, bu tür cihazlar aracılığıyla şahsi kullanım için yapılan reprodüksiyonlar açısından adil tazminatın ödenebilirliği üzerinde bir etkisi olup olamayacağını sormaktadır. Ulusal mahkeme, 2001/29 sayılı Direktifin, yasadışı kaynaklar kullanılarak yapılan reprodüksiyonlar, yani hak sahibinin rızası olmadan kamuoyuna sunulan koruma altındaki eserler açısından adil tazminat ödenmesini öngören ulusal mevzuatı engelleyip engellemediğini sormaktadır. Ulusal mahkeme ayrıca esas itibariyle 2001/29 sayılı Direktifin, gerçek kişi tarafından veya üçüncü tarafa ait bir cihaz yardımıyla yapılan koruma altındaki eserlerin reprodüksiyonları açısından adil tazminat öngören ulusal mevzuatı engelleyip engellemediğini sormaktadır. Buna ek olarak, ulusal mahkeme, 2001/29 sayılı Direktifin, yasadışı kaynaklar kullanılarak internet gibi “bazı diğer araçlar” aracılığıyla yapılan reprodüksiyonlar için adil tazminat öngören ulusal mevzuatı engelleyip engellemediğini sormaktadır.

 

 

Mahkeme, bilgi toplumunda telif hakları ve bağlantılı hakların belirli yönlerinin uyumlaştırılması hakkında 22 Mayıs 2001 tarihli ve 2001/29/AT sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi, özellikle Madde 5(2)(b) ve (5)’in, ortamın işlevlerinden birinin, yalnızca ek bir işlev olarak, operatöre hafıza kartlarını bu amaçla kullanma şansı vermesi halindeçok fonksiyonlu ortamın başlıca işlevinin şahsi kullanım için çoğaltım yapılması olup olmadığına bakılmaksızın, cep telefonu hafıza kartları gibi çok fonksiyonlu ortam açısından şahsi kullanım için yapılan çoğaltımların reprodüksiyon hakkı istisnası uyarınca adil tazminat ödenmesini belirten ulusal mevzuatı engellemediğine karar vermiştir.Ancak işlevin başlıca bir işlev mi yoksa ek bir işlev mi olduğuna ve ortamın çoğaltım yapma kapasitesinin önemine ilişkin sorunun, ödenebilir adil tazminat miktarını etkileme ihtimali vardır. Mahkeme ayrıca 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’nin, cep telefonu hafıza kartları gibi şahsi kullanım için çoğaltım yapılması için kullanılabilecek ortam tedarikinin, şahsi kullanım çoğaltımına ilişkin reprodüksiyon hakkına ilişkin istisna uyarınca ödenebilir adil tazminata yönelik vergiye tabii tutulmasına hüküm getiren fakat birincil amacı MP3 çalarların dahili hafızaları gibi şahsi kullanıma yönelik çoğaltımları depolamak olan bileşenlerin tedarikini, söz konusu farklı ortam ve bileşen kategorilerinin karşılaştırılabilir olmaması veya gördükleri farklı muamelenin gerekçelendirilmesi şartıyla (ki bu ulusal mahkemenin belirleyeceği bir husustur), bu vergiye tabii tutacak hüküm getirmeyen ulusal mevzuatı engellemediğine karar vermiştir. Mahkeme, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’nin, bu tür bir sistemin getirilmesinin pratik zorluklarla gerekçelendirilmesi halinde, cep telefonu hafıza kartlarını kurumsal müşterilere satan ve bu kartların kurumsal müşteriler tarafından satılacağını bilen fakat kartların nihai alıcılarının bireysel veya kurumsal müşteri olup olmadığını bilmeyen üreticiler ve ithalatçılar tarafından şahsi çoğaltım vergisinin ödenmesini gerektiren ulusal mevzuatı engellediği şeklinde yorumlanması gerektiğine karar vermiştir, şahsi kullanım için çoğaltımla ilgili olmayan amaçlarla gerçek kişilerden başka kişilere cep telefonu hafıza kartı tedarik ettiklerini kanıtlarlarsa ödemeden sorumlu kişiler vergiden muaftır, bu muafiyetin verginin yönetilmesinden sorumlu kuruluşa kayıtlı kurumsal müşterilerin tedarikiyle sınırlandırılamayacağı anlaşılmaktadır, sistemde, etkili olan ve verginin yeniden ödenmesini büyük ölçüde zorlaştırmayan verginin geri ödenmesi hakkını öngörmektedir ve yalnızca bu hafıza kartının nihai alıcısı ilgili kuruluşa uygun bir başvuruda bulunarak geri ödeme alabilir. Ayrıca Mahkemeye göre, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’nin, Direktif’in girişindeki Gerekçe 35 ışığında, bu tür durumlarda hak sahibine halelin asgari olması şartıyla, adil tazminat ödeme istisnası kapsamındaki yükümlülükten muafiyet için şahsi kullanıma yönelik çoğaltımların reprodüksiyon hakkı istisnası kapsamına giren durumlarda üye ülkelere izin verdiği şekilde yorumlanması gerektiğine karar vermiştir. Bu halel için alt sınırı belirlemek üye ülkelerin takdir yetkisindedir, bu sınırın, diğerlerinin yanı sıra, eşit muamele ilkesine uygun bir şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Mahkeme, 2001/29 sayılı Direktifin, bir üye ülkenin Direktif Madde 5(2) doğrultusunda, bu hükmün maddi kapsamından, hak sahiplerinin eserlerinin reprodüksiyonuna şahsi kullanım için yetki verme hakkını çıkarmaya karar vermesi halinde, bir hak sahibi tarafından eserlerini içeren dosyaların kullanılmasına ilişkin verilen herhangi bir yetki, Direktif Madde 5(2)(b) uyarınca bu tür dosyaların yardımıyla yapılan reprodüksiyonlara ilişkin reprodüksiyon hakkı haricinde ödenebilir adil tazminat üzerinde herhangi bir etkisi olamaz ve kendisi, ilgili dosyaların kullanıcısına hak sahibine herhangi bir bedel ödemesi konusunda bir yükümlülük veremez. Mahkeme, 2001/29 sayılı Direktif Madde 6 kapsamında, koruma altındaki eserlerin yeniden üretilmesi için kullanılan DVD, CD, MP3 çalar veya bilgisayar gibi cihazlara yönelik teknolojik tedbirlerin uygulanmasının, bu tür cihazlar aracılığıyla şahsi kullanım için yapılan reprodüksiyonlar açısından adil tazminatın ödenme gerekliliği üzerinde bir etkisi olmadığına karar vermiştir. Ancak bu tür tedbirlerin uygulanmasının, bu tazminatın gerçek seviyesi üzerinde etkisi olabilir. Ayrıca Mahkemeye göre, 2001/29 sayılı Direktif, yasadışı kaynaklar kullanılarak yapılan reprodüksiyonlar, yani hak sahibinin rızası olmadan kamuoyuna sunulan koruma altındaki eserler açısından adil tazminat ödenmesini öngören ulusal mevzuatı engellemektedir. Mahkeme ayrıca 2001/29 sayılı Direktifin, gerçek kişi tarafından veya üçüncü tarafa ait bir cihaz yardımıyla yapılan koruma altındaki eserlerin reprodüksiyonları açısından reprodüksiyon hakkı hariç olmak üzere adil tazminat öngören ulusal mevzuatı engellemediğine karar vermiştir.

 

 

http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf?text=&docid=162691&pageIndex=0&doclang=EN&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=523240

 

 

  • 12 Kasım 2015 tarihli C- 572/13 sayılı Mahkeme Kararı, Hewlett-Packard Belgium SPRL

 

 

Hewlett-Packard, Belçika’ya ticari kullanım ve evde kullanım için başlıca işlevi baskı kalitesine bağlı olarak farklı hızlarda belgeler basmak olan “çok fonksiyonlu” cihazlar dahil reprografik cihazlar ithal etmektedir. Reprobel, reprografi istisnası kapsamında adil tazminata denk gelen meblağları toplama ve dağıtmakla görevli yönetim şirketidir. Reprobel 16 Ağustos 2004 tarihli faksta Hewlett-Packard’a, “çok fonksiyonlu” yazıcıların bu şirket tarafından satışının, prensipte yazıcı başına 49.20 Euro vergi ödemesi gerektirdiği bilgisini vermiştir. Hewlett-Packard ve Reprobel arasında yapılan toplantılar ve yazışmalarda, bu “çok fonksiyonlu” yazıcılara uygulanması gereken orana ilişkin bir anlaşmaya varılamadığı için Hewlett-Packard 8 Mart 2010 tarihinde  Tribunal de première instance de Bruxelles’de (Asliye Mahkemesi, Brüksel) Reprobel’e dava açmıştır. Hewlett-Packard, mahkemenin, satışa sunulan yazıcılar için herhangi bir bedel borçlu olmadıklarına veya alternatif olarak, ödediği bedelin 2001/29 sayılı Direktif ışığında yorumlanan Belçika mevzuatı uyarınca borçlu olunan adil tazminata denk geldiğine karar vermesi gerektiğini ileri sürmüştür. Ayrıca Reprobel’in, 10 milyon Euro’luk periyodik ceza ödemesi pahasına, bir yıl içinde Kraliyet Kararnamesi Madde 26 uyarınca, diğerlerinin yanı sıra, ihtilaf durumundaki yazıcıların sayısı ve koruma altındaki eserlerin reprodüksiyonuna yönelik diğer tüm cihazların gerçek kullanımıyla bu kullanımı karşılaştırmak amacıyla koruma altındaki eserlerin çoğaltma makinesi olarak yazıcıların gerçek kullanımına ilişkin bir çalışma gerçekleştirmesine karar verilmesini ileri sürmüştür. 11 Mart 2010 tarihinde Reprobel, Kraliyet Kararnamesi uyarınca kendisine borçlu olduğunu düşündüğü faizli ödemeye ilişkin tahmini 1 Euro’yu ödemesine karar verilsin diye Hewlett-Packard’a  dava açmıştır. Tribunal de première instance de Bruxelles (Asliye Mahkemesi, Brüksel), bu iki davayı birleştirmiştir. Tribunal de première instance de Bruxelles (Asliye Mahkemesi, Brüksel), 16 Kasım 2012 tarihli kararıyla, LCRR Madde 59’un ilk fıkrasının ve Madde 61’in üçüncü fıkrasının AB mevzuatına uygun olmadığına hükmetmiştir. Hewlett-Packard ve Reprobel, bu karara Cour d’appel de Bruxelles’de (Temyiz Mahkemesi, Brüksel) itiraz etmiştir.

 

 

Davayı sevk eden mahkeme, esas itibariyle, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(a) ve Madde 5(2)(b)’nin, bu hükümlerde yer alan “adil tazminat” ifadesi açısından, kağıt üzerindeki veya başka bir fotografik tekniğin kullanılmasından etkilenen benzer bir ortamdaki reprodüksiyonu veya benzer etkilere sahip başka bir sürecin bir kullanıcı veya şahsi kullanım için doğrudan veya dolaylı olarak ticari olmayan gerçek bir kişi ve nihai kullanıcılar tarafından yürütülmesi arasında bir ayrım yapılmasına gerek olduğu şeklinde yorumlanıp yorumlanmaması gerektiğini sormaktadır. Davayı sevk eden mahkeme aynı zamanda, esas itibariyle, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(a) ve Madde 5(2)(b)’nin, bu asıl davadaki husus gibi, ilgili üye ülkeye ödenebilir adil tazminatın bir kısmını, eser sahipleri tarafından ortaya çıkarılan eserlerin yayıncılarının (eser sahiplerinin yoksun kaldıkların tazminatın bir kısmından dolaylı olarak bile faydalanmalarını sağlama zorunluluğu bulunmayan yayıncılar) hak sahiplerine tahsis edilmesine ilişkin yetki veren ulusal mevzuatı engelleyip engellemediğini sormaktadır. Buna ek olarak, davayı sevk eden mahkeme, esas itibariyle, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(a) ve Madde 5(2)(b)’nin, basılı müzik materyalinin çoğaltılmasını ve yasadışı bir kaynaktan yapılan sahte reprodüksiyonları kapsayan adil tazminatın karşılanması için farklılaştırılmamış bir sistem getiren ulusal mevzuatı engelleyip engellemediğini sormaktadır. Davayı sevk eden mahkeme aynı zamanda, esas itibariyle, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(a) ve Madde 5(2)(b)’nin, bu asıl davadaki husus gibi, hak sahiplerine verilen adil tazminatın finanse edilmesi için iki tür bedeli, yani ilk olarak koruma altındaki eserlerin çoğaltımını yapacak cihazlar ülke sınırları içinde tedavüle çıktığında bu cihazların üreticisi, ithalatçısı veya topluluk içi alıcı şirketi tarafından reprodüksiyon işleminden önce ödenen götürü bedelin ve ikinci olarak, ödemekle yükümlü kişinin, prensipte eserlerin çoğaltımını yapan gerçek veya tüzel kişiler tarafından yapılacak ödemenin yapılmasında iş birliği yapıp yapmadığına bağlı olarak değişen yalnızca üretilen nüsha sayısının birim fiyatıyla çarpılmasıyla belirlenen reprodüksiyon işlemi sonrasında alınan orantısal bedeli birleştiren ulusal mevzuatı engelleyip engellemediğini sormaktadır.

 

 

Mahkeme, bilgi toplumunda telif hakları ve bağlantılı hakların belirli yönlerinin uyumlaştırılması hakkında 22 Mayıs 2001 tarihli ve 2001/29/AT sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi, özellikle Madde 5(2)(b) ve (5)’in, bu hükümlerde yer alan “adil tazminat” ifadesi açısından, kağıt üzerindeki veya başka bir fotografik tekniğin kullanılmasından etkilenen benzer bir ortamdaki reprodüksiyonu veya benzer etkilere sahip başka bir sürecin bir kullanıcı veya şahsi kullanım için doğrudan veya dolaylı olarak ticari olmayan gerçek bir kişi ve nihai kullanıcılar tarafından yürütülmesi arasında bir ayrım yapılmasına gerek olduğu şeklinde yorumlanması gerektiğine karar vermiştir. Mahkemeye göre, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(a) ve Madde 5(2)(b), bu asıl davadaki husus gibi, ilgili üye ülkeye ödenebilir adil tazminatın bir kısmını, eser sahipleri tarafından ortaya çıkarılan eserlerin yayıncılarının (eser sahiplerinin yoksun kaldıkların tazminatın bir kısmından dolaylı olarak bile faydalanmalarını sağlama zorunluluğu bulunmayan yayıncılar) hak sahiplerine tahsis edilmesine ilişkin yetki veren ulusal mevzuatı engellemektedir. Mahkemeye göre, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(a) ve Madde 5(2)(b), prensipte, bu asıl davadaki husus gibi, basılı müzik materyalinin çoğaltılmasını kapsayan adil tazminatın karşılanması için farklılaştırılmamış bir sistem getiren ulusal mevzuatı ve yasadışı bir kaynaktan yapılan sahte reprodüksiyonları kapsayan adil tazminatın karşılanması için farklılaştırılmamış bir sistem getiren ulusal mevzuatı engellemektedir. Buna ek olarak, Mahkeme, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(a) ve Madde 5(2)(b)’nin, bu asıl davadaki husus gibi, önden yapılan götürü bedel ödeme yalnızca ilgili cihazın kopya üretebilme hızına göre hesaplandığı, orantısal bedel, ödemekle yükümlü kişinin bu bedelin karşılanmasına iş birliği yapıp yapmamasına göre değiştiği, bir bütün olarak ele alındığında birleştirilmiş sistem maruz kalınan gerçek zararın kriterlerinin ve farklı kullanıcı kategorileri açısından götürü bedel olarak belirlenen zarar kriterlerinin tamamlayıcı bir şekilde uygulanmasını sağlayan mekanizmalar, özellikle geri ödeme mekanizması içermediği için hak sahiplerine verilen adil tazminatın finanse edilmesi için iki tür bedeli, yani ilk olarak koruma altındaki eserlerin çoğaltımını yapacak cihazlar ülke sınırları içinde tedavüle çıktığında bu cihazların üreticisi, ithalatçısı veya topluluk içi alıcı şirketi tarafından reprodüksiyon işleminden önce ödenen götürü bedelin ve ikinci olarak, ödemekle yükümlü kişinin, prensipte eserlerin çoğaltımını yapan gerçek veya tüzel kişiler tarafından yapılacak ödemenin yapılmasında iş birliği yapıp yapmadığına bağlı olarak değişen yalnızca üretilen nüsha sayısının birim fiyatıyla çarpılmasıyla belirlenen reprodüksiyon işlemi sonrasında alınan orantısal bedeli birleştiren ulusal mevzuatı engellediğine hükmetmiştir.

 

 

http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf?text=&docid=171384&pageIndex=0&doclang=EN&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=526065

 

 

  • 22 Eylül 2016 tarihli C-110/15 sayılı Mahkeme Kararı, Microsoft Mobile Sales

 

 

Asıl davanın başvuru sahipleri, diğerlerinin yanı sıra, kişisel bilgisayar, kayıt cihazı, depolama ortamı, cep telefonu ve kamera üretmekte ve satmaktadır. Bu başvuru sahipleri, 30 Aralık 2009 tarihli kararın bozulması için Tribunale amministrativo regionale del Lazio’da (Lazio Bölge İdare Mahkemesi, İtalya) dava açmıştır. Bu davayı destekleyici olarak ilgili ulusal mevzuatın, diğerlerinin yanı sıra, şahsi çoğaltımla açık bir şekilde ilgisi olmayan amaçlarla özellikle tüzel kişiler ve profesyonel faaliyetlere dahil olan kişilerin kişisel faaliyetlerine yönelik şahsi kullanım vergisi açısından AB mevzuatına aykırı olduğunu savunmuşlardır. Ayrıca MIBAC’ın, İtalya’da telif haklarının birlik şeklinde yönetilmesinden sorumlu kurum olan SIAE’ye yetki dağıtımının ayrımcı olduğunu çünkü İtalyan mevzuatının SIAE’yi, şahsi çoğaltım vergisini ödemekten muaf olması gereken kişileri ve bu verginin ödendiği hallerde geri ödeme sürecinden faydalanma hakkı olan kişileri belirlemesi için güçlendirmektedir. Tribunale amministrativo regionale del Lazio (Lazio Bölge İdare Mahkemesi, İtalya), bu davaları reddetmiştir. Asıl davadaki başvuru sahipleri, davaların reddedilmesine ilişkin karara Consiglio di Stato’da (Danıştay, İtalya) itiraz etmiştir.

 

 

Davayı sevk eden mahkeme, esas itibariyle, AB mevzuatının, özellikle 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’nin, asıl davadaki hususta olduğu gibi, bir yandan şahsi çoğaltımla açıkça ilgisi olmayan bir amaçla kullanılması amaçlanan cihazların ve ortamın üreticileri ve ithalatçıları için şahsi kullanım vergisinin ödenmesinden muaf olması eser sahiplerinin ve tazminat ödemekle yükümlü kişilerin veya meslek odalarının çıkarlarının temsil edilmesi hususunda kanuni tekeli olan bir kurumla arasındaki anlaşmanın akdedilmesine tabii kılan ve öte yandan, bu vergi haksız yere ödendiğinde verginin geri ödemesinin yalnızca bu cihaz ve ortamın nihai kullanıcıları tarafından talep edilebileceğini öngören ulusal mevzuatı engellediği şeklinde yorumlanıp yorumlanmaması gerektiğini sormaktadır.

 

 

Mahkeme, AB mevzuatının, özellikle bilgi toplumunda telif hakları ve bağlantılı hakların belirli yönlerinin uyumlaştırılması hakkında 22 Mayıs 2001 tarihli ve 2001/29/AT sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi, özellikle Madde 5(2)(b)’nin, asıl davadaki hususta olduğu gibi, bir yandan şahsi çoğaltımla açıkça ilgisi olmayan bir amaçla kullanılması amaçlanan cihazların ve ortamın üreticileri ve ithalatçıları için şahsi kullanım vergisinin ödenmesinden muaf olması eser sahiplerinin ve tazminat ödemekle yükümlü kişilerin veya meslek odalarının çıkarlarının temsil edilmesi hususunda kanuni tekeli olan bir kurumla arasındaki anlaşmanın akdedilmesine tabii kılan ve öte yandan, bu vergi haksız yere ödendiğinde verginin geri ödemesinin yalnızca bu cihaz ve ortamın nihai kullanıcıları tarafından talep edilebileceğini öngören ulusal mevzuatı engellediği şeklinde yorumlanması gerektiğine karar vermiştir.

 

 

http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf?text=&docid=183705&pageIndex=0&doclang=EN&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=528431

 

 

9 Haziran 2016 tarihli C-470/14 sayılı karar (EGEDA)

 

 

2001 yılında çıkarılan bir AB Direktifi, hak sahiplerinin üst düzey korunmasına bağlı telif hakları ve ilgili haklara ilişkin uyumlaştırılmış bir yasal çerçeve oluşturmuştur. Bu nedenle, üye ülkeler diğerlerinin yanı sıra, eser sahiplerinin eserlerinin reprodüksiyonuna yetki verme veya reprodüksiyonunu yasaklama hakkını güvence altına almak zorundadır. Ancak bu reprodüksiyon hakkında, özellikle şahsi kullanım ve ticari olmayan bir amaç için gerçek bir kişi tarafından yapılan reprodüksiyonlarda istisnalar getirebilirler (“şahsi çoğaltım istisnası”). Bu durumda, eser sahiplerinin adil tazminat alması gerekmektedir.

 

 

İspanya’da şahsi çoğaltımın adil tazminatı 2012 yılından bu yana Genel Devlet Bütçesinden finanse edilmektedir. Bu uygulama kapsamında tazminat miktarı yıllık olarak her bir mali yıl için belirlenen bütçe sınırları çerçevesinde belirlenmektedir.

 

 

2013 Şubat ayında, söz konusu adil tazminatı alma hakkı olan birçok fikri mülkiyet hakları meslek birliği, Tribunal Supremo’da (Yargıtay, İspanya) ilgili İspanyol mevzuatının iptal edilmesine ilişkin bir dava açmıştır. Bu bağlamda, Tribunal Supremo (Yargıtay, İspanya), Adalet Divanı’na, direktifin, İspanya’da olduğu gibi şahsi çoğaltımın adil tazminatının, adil tazminat masrafının tamamen şahsi çoğaltım kullanıcılarından karşılanmasını güvence altına alamayan Genel Devlet Bütçesinden finanse edilmesine yönelik bir uygulamayı engelleyip engellemediğini sormaktadır.

 

 

Bugünkü kararda Mahkeme, Direktifin, bu tür bir uygulamanın, adil tazminat masraflarının tamamen şahsi çoğaltım kullanıcılarından karşılanmasını güvence etmediği sürece uygulamayı engellediğine hükmetmektedir.

 

 

Her ne kadar şu ana kadar adil tazminatın finanse edilmesi için en çok seçilen uygulama vergi olsa da Mahkeme, Direktifin prensipte kendi bütçesinden finanse etmeyi seçerek şahsi çoğaltım istisnası getirmeye karar veren ülkeleri engellemediğinin altını çizmektedir (bu çözüm ayrıca Estonya, Finlandiya ve Norveç’te uygulanmıştır). Aslında bu tür bir alternatif uygulama bir yandan adil tazminatın hak sahiplerine ödenmesini, diğer yandan ayrıntılı düzenlemeleri tazminatın gerçekten alınmasını güvence altına aldığında, prensipte fikri mülkiyetin üst düzey korunmasının sağlanması hedefine uygun olarak kabul edilmelidir.

 

 

Fakat Mahkeme, şahsi çoğaltım istisnasının, özellikle koruma altındaki eserlerin reprodüksiyonunu yapan veya yapma kapasitesi olan veya reprodüksiyonu şahsi kullanım ve ticari olmayan amaçlarla yapan gerçek kişileri hedeflediğinin altını çizmektedir. Hak sahiplerine zarar veren ve prensipte bunun karşılığında hak sahiplerine ödenecek adil tazminatı finanse etmesi gereken kişiler bunlardır.

 

 

Bu bağlamda, üye ülkeler aslında belli koşullar altında ve pratik sebeplerden ötürü, tüzel kişilerin adil tazminatı finanse etmesinin talep edilebileceği bir sistem kurmakta serbest olsa da söz konusu tüzel kişiler, bu yükü ödemekle tamamen sorumlu kişiler olmamalıdır. Bu gereklilik, adil tazminat sisteminin bir vergi veya ülkenin bütçesiyle finanse edilmesine bakılmaksızın, bir üye ülkenin, şahsi çoğaltım istisnası getirdiği tüm durumlarda uygulanmaktadır.

 

 

Mevcut davada Tribunal Supremo (Yargıtay), verdiği kararda, adil tazminatın İspanya’nın bütçesinden finanse edilmesine ilişkin sistemin, tazminat masrafının yalnızca şahsi çoğaltım kullanıcıları tarafından karşılanmasını güvence altına almadığına atıfta bulunmaktadır. Aslında gelirin (belli bir vergiden elde edilen gelir gibi) belli bir gidere net bir şekilde tahsis edilmemesi nedeniyle, adil tazminatın ödenmesine yönelik bütçe kalemi, devlet bütçesinin tüm bütçe kaynaklarından, yani tüzel kişiler de dahil olmak üzere vergi ödemekle yükümlü herkes tarafından finanse ediliyor gibi kabul edilmelidir. Buna ek olarak, İspanya’da tüzel kişilerin bu tazminatın finanse edilmesine katkıda bulunulmasından muaf olma veya en azından geri ödeme alma talebinde bulunmasına izin veren özel bir tedbir oluşturulmamıştır.

 

 

Kaynak: https://curia.europa.eu/jcms/upload/docs/application/pdf/2016-06/cp160060en.pdf

 

 

21 Nisan 2016 tarihli C-572/14 sayılı karar (Austro-Mechana)

 

 

Austro-Mechana, hedefleri arasında UrhG Fıkra 42b(1)’de yer alan “adil bedeli” toplamak olan bir telif hakkı meslek birliğidir.

 

 

Genel merkezi Lüksemburg ve Almanya’da olan Amazon, bu hükümde bahsedilen kayıt cihazları dahil olmak üzere internet üzerinden mal satan uluslararası bir gruba aittir. Austro-Mechana’ya göre, Amazon Avusturya’da kayıt cihazlarını piyasaya süren ilk şirkettir ve bunun sonucunda bu bedeli ödemekle yükümlüdür.

 

 

Taraflar arasındaki anlaşmazlık, Avusturya mahkemelerinin, 44/2001 sayılı yönetmelik Madde 5(3) kapsamında Austro-Mechana tarafından Amazon’dan bu bedelin ödemesini almak için açılan davanın görülmesine ilişkin uluslararası yargı yetkisi olup olmadığını ilgilendirmektedir.

 

 

Oberster Gerichtshof (Yargıtay), mahkemedeki davanın durdurulmasına ve ön karar için Mahkemeye bir soru yöneltmeye karar vermiştir: Bu soruyla, davayı sevk eden mahkeme özellikle 44/2001 sayılı Tüzük Madde 5(3)’ün, asıl davadaki husus gibi, bedelin ödenmesine ilişkin bir talebin, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(b)’yi uygulayan ulusal mevzuat nedeniyle, ilgili Tüzük Madde 5(3) kapsamındaki “haksız fiil, suç veya kasıtsız suç” kapsamına girecek şekilde yorumlanması gerekip gerekmediğini sormaktadır.

 

 

Mahkemenin hükmü şu şekildedir:

 

 

Hukukî ve ticarî konularda mahkemelerin kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin 44/2001 sayılı Tüzük Madde 5(3)’ün, eser sahibinin, yayınlanmış bir eserin (kamuoyuna sunulan veya ticari amaçlarla üretimi yapılan bir görüntü veya ses kayıt ortamında görülen) niteliği nedeniyle, kayıt cihazı ticari amaçla ve para karşılığında iç piyasaya sürüldüğünde kişisel veya şahsi kullanım için yeniden üretileceği varsayıldığı hallerde eser sahibine adil tazminat hakkı veren bilgi toplumunda telif hakları ve bağlantılı hakların belirli yönlerinin uyumlaştırılması hakkında Direktif Madde 5(2)(b)’te öngörülen adil tazminat sistemini uygulayan ulusal mevzuat nedeniyle bedelin ödenmesine ilişkin bir talep olarak yorumlanması gerekmektedir.

 

 

Haksız fiil, suç veya kasıtsız suçla ilgili tüm hususlar, davalının yükümlülüğünün tesis edilmesini ve 44/2001 sayılı Tüzük Madde 5(3) kapsamında bir sözleşmeyle ilgili olmayan tüm davaları kapsamaktadır.

 

 

Bu bağlamda öncelikle bu tür bağlantılı bir unsur eksiktir çünkü zorunluluk, ödemeden sorumlu kişinin özgür rızasıyla alınmamış fakat kayıt ortamının ticari amaçlarla ve para karşılığında koruma altındaki eserlerin reprodüksiyonuna uygun hale getirilmesi sebebiyle ulusal mevzuatla uygulamaya konmuştur.

 

 

İkinci olarak, dava, adil tazminat ödenmesine ilişkin zorunluluğu getiren ilgili ulusal mevzuatın hükümlerinin ihlal edilmesi ve bu ihlalin davacının zarar görmesine neden olan yasadışı bir eylem olması nedeniyle, bu davalar davalının yükümlüğünün tesis edilmesine yöneliktir. Adil tazminatın alınamaması,  44/2001 sayılı Tüzük Madde 5(3) kapsamında sakıncalı bir durum oluşturmaktadır çünkü tazminatın, koruma altındaki eserlerin yetkisiz çoğaltımı nedeniyle eser sahibinin uğradığı zararın tazmini olarak kabul edilmesi için yetkisi olmadan koruma altındaki eserlerinin şahsi çoğaltımı yapılan eser sahiplerinin zararını tazmin etmesi hedeflenmektedir. Adil tazminatın, tazmin etmesi amaçlanan reprodüksiyon hakkı sahiplerine değil telif hakkı meslek birliğine ödenmesi bu bağlamda ilgisizdir çünkü ilgili ulusal mevzuata göre bu birlikler tek başına bu bedel hakkını kullanmakla yetkilidir (bkz. Hüküm bölümü Fıkra 32, 37, 38, 43-46, 50, 53).

 

 

10 Nisan 2014 tarihli C-435/12 sayılı karar (ACI Adam)

 

 

Telif Hakları Direktifi, üye ülkelerin, şahsi çoğaltımların yapılabilmesi için telif hakkı ve ilgili hakların sahiplerinin özel reprodüksiyon hakkına ilişkin istisnayı öngörmesine izin vermektedir (şahsi çoğaltım istisnası). Ayrıca bu istisnayı ulusal mevzuatında uygulamaya karar veren üye ülkelerin, telif hakkı sahiplerinin koruma altındaki eserlerinin veya diğer eserlerinin kullanımı için yeterince tazmin edilmesi için hak sahiplerine “adil tazminat” ödemesi sağlanmasını öngörmektedir.

 

 

ACI Adam and Others, CD ve CD-R sürücüler gibi boş veri ortamlarının ithalatçısı ve/veya üreticisidir. Hollanda mevzuatı uyarınca, bu şirketlerin, Stichting de Thuiskopie adlı kuruluşa şahsi çoğaltım vergisi ödemesi gerekmektedir. Bu verginin miktarı, “SONT” adı verilen başka bir kuruluş tarafından belirlenmektedir.

 

 

ACI Adam and Others, vergi miktarını belirlerken SONT’un, yasadışı kaynaklardan yapılan çoğaltımlar sonucunda telif hakkı sahiplerinin uğrayabileceği zararı göz önünde bulundurmaması gerektiğini ileri sürmektedir.

 

 

Bu arka plan bilgisine rağmen Hoge Raad der Nederlanden (Hollanda Yargıtay’ı), Adalet Divanı’nın ön karar almasına karar vermiştir.

 

 

Mahkeme, bugün iletilen kararında, üye ülkelere, diğerlerinin yanı sıra, yasadışı bir kaynaktan şahsi kullanım için yapılacak reprodüksiyonlarına izin veren mevzuatı çıkarması konusunda serbest olması halinde, bunun sonucunun iç pazarın düzgün işleyişinde açıkça zarara sebep olacağını belirtmektedir.

 

 

Aynı şekilde kültürün yayılmasını düzgün bir şekilde destekleme hedefine, telif hakkının katı korumasından ödün vererek veya sahte veya korsan eserlerin yasadışı şekillerde dağıtılmasını hoş görerek ulaşılamayabilir.

 

 

Sonuç olarak, Mahkeme, yasal kaynaklardan yapılan şahsi çoğaltımlarla sahte veya korsan kaynaklardan yapılan çoğaltımlar arasında fark gözetmeyen ulusal mevzuatın tolere edilmeyeceğine hükmetmektedir.

 

 

İlk olarak, söz konusu korsan reprodüksiyonların yasadışı bir kaynaktan yapılmış olabileceğinin kabul edilmesi, sahte veya korsan eserlerin dolaşımını destekleyecektir, bu da kaçınılmaz bir şekilde koruma altındaki eserlerle ilgili satış hacmini veya yasal işlemleri azaltacak ve sonuç olarak bu eserlerden normal yararlanılmasında ters etki yaratacaktır. İkinci olarak, böyle bir ulusal mevzuatın uygulanması makul olmayan bir şekilde telif hakkı sahiplerine halel getirebilir.

 

 

Ayrıca Mahkeme, şahsi çoğaltım yapma yetkisi veren üye ülkenin, bunun düzgün bir şekilde uygulanmasını sağlaması ve hak sahipleri tarafından yetki verilmeyen faaliyetleri sınırlaması gerektiğini belirtmektedir. Yasal ve yasadışı korsan reprodüksiyonlar arasında ayrım gözetmeyen ulusal mevzuat, şahsi çoğaltım istisnasının düzgün bir şekilde uygulanmasını sağlayamaz. Yasadışı şahsi çoğaltım yapılmasıyla mücadeleye ilişkin uygulanabilir bir teknolojik tedbirin olmaması, bu soruya yanıt bulunması için yeterli değildir.

 

 

Buna ek olarak, vergi sistemi, eser sahiplerinin hakları ve çıkarları (adil tazminatın alıcısı olarak) ve koruma altındaki eserlerin kullanıcılarının hakları ve çıkarları arasında adil bir denge olmasını sağlamak durumundadır.

 

 

Alıcılara ödenecek adil tazminatın hesaplanması açısından şahsi reprodüksiyonun yapıldığı kaynağın yasal veya yasadışı niteliği arasında ayrım gözetmeyen bir şahsi çoğaltım vergi sistemi, bu adil dengeyi gözetmemektedir.

 

 

Böyle bir sistem kapsamında, uğranılan zarar ve dolayısıyla alıcılara ödenecek adil tazminat miktarı, Mahkemeye göre, yasal bir kaynaktan yapılan şahsi reprodüksiyonlarla ve yasadışı bir kaynaktan yapılan reprodüksiyonlarla eser sahibinin uğradığı zarar kriterleri temelinde hesaplanmaktadır. Bu nedenle, hesaplanan toplam miktar sonuç olarak, şahsi çoğaltımların yapılmasını mümkün kılan ekipman, cihaz ve ortam kendilerine sunulduğunda koruma altındaki eserlerin kullanıcıları tarafından ödenen ücrete yansıtılmaktadır.

 

 

Böylece tüm kullanıcılar, yasadışı bir kaynaktan yapılan şahsi reprodüksiyonların neden olduğu zarar için ödenen tazminata katkıda bulunmak zorunda oldukları için dolaylı olarak cezalandırılmaktadır. Kullanıcılar sonuç olarak şahsi çoğaltım yapabilmek için ek, göz ardı edilemez bir maliyeti üstlenmek zorunda kalmaktadır.

 

 

Kaynak:

 

 

https://curia.europa.eu/jcms/upload/docs/application/pdf/2014-04/cp140058en.pdf

 

 

26 Nisan 2012 tarihli C-510/10 sayılı karar (DR, TV2 Danmark)

 

 

Asıl davadaki başvuru sahipleri, görsel işitsel lisans bedeliyle finanse edilen bağımsız bir kamu kurumu olan kamu hizmet programı sunma zorunluluğu olan bir devlet radyo ve televizyon yayın kuruluşu olan DR ve aynı şekilde kamu hizmet programı sunma zorunluluğu olan ve reklamlarla finanse edilen ticari bir kamu televizyon yayın kuruluşu olan TV2 Danmark’tır. DR ve TV2 Danmark tarafından yayınlanan radyo ve televizyon programları, kuruluş kapsamında üretilen programlar veya DR veya TV2 Danmark’ta ilk kez yayın yapma amacıyla spesifik anlaşmalar kapsamında üçüncü taraflar tarafından üretilen programlar olabilir.

 

 

Asıl davadaki davalı, NCB, birçok Kuzey ve Baltık Ülkesindeki bestecilerin, söz yazarlarının ve müzik yayıncılarının kayıt ve müzik kopyası haklarını yöneten bir şirkettir.

 

 

Asıl davadaki anlaşmazlık, geçici kayıtlara ilişkin istisnanın, bu kayıtların DR veya TV2 Danmark’taki ilk yayın için DR veya TV2 Danmark tarafından kendilerine verildiği hallerde yasal olarak bağımsız dış televizyon yapım şirketleri tarafından yapılan kayıtları kapsayıp kapsamadığıyla ilgilidir.

 

 

Østre Landsret (Doğu Bölgesi Mahkemesi), davayı durdurmaya ve Adalet Divanı’na ön karar için aşağıdaki soruları yöneltmeye karar vermiştir:

 

 

Ulusal mahkeme ilk sorusunda esas itibariyle, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(d)’de yer alan “kendi imkanlarıyla” ifadesinin, direktifin girişinde gerekçe 41’de açıklandığı üzere, ulusal mevzuata veya Avrupa Birliği mevzuatına atfen yorumlanıp yorumlanamayacağını sormaktadır.

 

 

Ulusal mahkeme ikinci sorusunda, direktifin girişindeki gerekçe 41’in ışığında okunan 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(d)’nin, yayın kuruluşlarının kendi imkanlarının, “yayın kuruluşu namı hesabına veya sorumluluğu altında” hareket eden bir kişinin imkanlarını içeriyor gibi yorumlanıp yorumlanmayacağını sormaktadır.

 

 

Ulusal mahkeme üçüncü sorusunda esas itibariyle, hangi uygulanabilir kriterlerin, bir yayın kuruluşunun kendi yayınları için üçüncü bir tarafın imkanlarıyla yaptığı bir kaydın, 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(d)’de yer alan geçici kayıtlara ilişkin istisna kapsamına girip girmediğini belirlediğini sormaktadır.

 

 

Mahkeme şu şekilde karar vermiştir:

 

 

Üye ülkelerin, kendi imkanlarıyla ve kendi yayınları için yayın kuruluşları tarafından yapılan eserlerin geçici kayıtları açısından direktifin 2. Maddesinde yer alan reprodüksiyon hakkına ilişkin istisnalar veya kısıtlamalar getirebileceğini içeren bilgi toplumunda telif hakları ve bağlantılı hakların belirli yönlerinin uyumlaştırılması hakkında 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(d)’de yer alan “kendi imkanlarıyla” ifadesi, Avrupa Birliği mevzuatı çerçevesinde bağımsız ve standart bir şekilde yorumlanmalıdır.

 

 

Bu bağlamda, Avrupa Birliği, diğerlerinin yanı sıra, bir yayın kuruluşunun kendi imkanlarıyla yaptığı ve kendi yayınları için kullandığı geçici kayıtlara yönelik düzenlemeleri belirlemenin Berne Birliği’ndeki ülkelerin mevzuatına bağlı olduğunu belirten Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına ilişkin Berne Sözleşmesi Madde 11’e(tekrar) uyum sağlamak zorundadır. Ancak Avrupa Birliği mevzuatı, 2001/29 sayılı Direktifi kabul ederek, fikri mülkiyet alanında üye ülkelere daha önceden geçen yetkiyi kullanmış gibi sayılacaktır. Söz konusu direktif kapsamında Avrupa Birliği, Berne Sözleşmesi’nin ilgili şartlarını uygulamak için artık yetkili olmayan üye ülkelerin yerini almış gibi görülmelidir (bkz. hüküm bölümü fıkra 27, 29-31, 37).

 

 

2. Direktifin girişindeki gerekçe 41’in ışığında okunan bilgi toplumunda telif hakları ve bağlantılı hakların belirli yönlerinin uyumlaştırılması hakkında Direktif Madde 5(2)(d), yayın kuruluşlarının kendi imkanlarının, yayın kuruluşu “namı hesabına veya sorumluluğu altında” hareket eden üçüncü bir tarafın imkanlarını içeriyor gibi yorumlanmalıdır.

 

 

Üçüncü tarafın, yayın kuruluşu “namı hesabına” hareket ettiği birinci davada, ilgili üçüncü taraftan genel bir kural olarak herhangi bir bağımlılık derecesi olmadığı temelinde, iki taraf arasında doğrudan ve yakın bir bağlantı olduğu varsayılmaktadır. Bu bağlantı, diğer kişilerle karşılaştırıldığında açıktır çünkü tanım itibariyle, üçüncü tarafın tüm faaliyetlerinin, ilgili kuruluşa atfedilmesi gerekmektedir.

 

 

Üçüncü tarafın, yayın kuruluşunun “sorumluluğu kapsamında” faaliyet gösterdiği ikinci dava, iki taraf arasında daha karmaşık, dolaylı bir bağlantıya işaret etmektedir, bu da diğer kişiler, özellikle eser sahipleri açısından bu tür bir kullanımın tazminatından sorumlu kuruluşun bu kuruluş olduğu göz önünde bulundurularak, ilgili kuruluşla karşılaştırıldığında diğer kişilerin çıkarlarını korurken üçüncü tarafa kendi imkanlarını kullanması hususunda bir dereceye kadar serbestlik vermektedir.

 

 

2001/29 sayılı Direktifin girişinde gerekçe 41’de yer alan iki koşuldan her biri, kendi içinde ve diğerinden bağımsız olarak, ilgili gerekçe ışığında okunan direktif Madde 5(2)(b)’de yer alan koşulun yerine getirilmesi için yeterlidir. Buna göre, bu iki koşul, denk olarak, bu nedenle tabiatı gereği alternatif olarak anlaşılmalıdır.

 

 

3. Bir yayın kuruluşunun üçüncü tarafın imkanlarıyla kendi yayınları için yaptığı bir kaydın, bilgi toplumunda telif hakları ve bağlantılı hakların belirli yönlerinin uyumlaştırılması hakkında 2001/29 sayılı Direktif Madde 5(2)(d)’de yer alan istisna kapsamına girip girmediğini belirlemek amacıyla, ulusal mahkemenin, kendisine sunulan anlaşmazlık koşullarında, bu tarafın özellikle yayın kuruluşu “namı hesabına” veya en azından bu kuruluşun “sorumluluğu altında” hareket ettiğinin varsayılıp varsayılamayacağını belirlemesi gerekmektedir. İlgili tarafın, yayın kuruluşunun “sorumluluğu altında” hareket ettiğinin varsayılıp varsayılamayacağına ilişkin olarak, eserlerinin yasadışı kaydı nedeniyle zarar görmüş olabilen eser sahiplerinin arasında, diğer kişilerle karşılaştırılınca, yayın kuruluşunun, bu eylemleri ve ihmalleri kendisi yapmış gibi,  ilgili kayıtla bağlantılı yasal olarak bağımsız televizyon yapım şirketi gibi üçüncü tarafın eylemleri ve ihmallerinin herhangi bir ters etkisi için tazminat ödemesi gerekmektedir.

 

 

Öte yandan, yayın kuruluşu tarafından verilen yeniden üretilmiş programın içeriğine ilişkin nihai sanatsal veya editoryal kararı alan kişiyle ilgili soru ilgisizdir.ŞAHSİ ÇOĞAL