İNTERNET HİZMET SAĞLAYICILARININ SORUMLULUĞU

15 Eylül 2016 tarihli Adalet Divanı Kararı, Dava C- C-484/14, (Mc Faden)

 

 

Mr Tobias Mc Fadden, potansiyel müşterilerin dikkatini mal ve hizmetlerine çekmek amacıyla genel kamuya Wi-Fi ağına erişim imkanı sunan bir dükkan işletmektedir. 2010 yılında, o internet bağlantısı kullanılarak indirme işlemi yapılması için bir müzik eseri hukuka aykırı bir şekilde sunulmuştur. Landgericht München I (Bölge Mahkemesi, Münih I, Almanya), dükkanı işleten kişinin aslında telif hakkını ihlal eden taraf olmadığı fakat Wi-Fi ağını güvenli yapmadığı gerekçesiyle dolaylı sorumluluğa sahip olacağı tespitini yapabilecek akla sahip olduğu kanaatindedir. Landgericht, Adalet Divanına birtakım sorular sunmuştur.

 

 

Direktif, sadece bağlantı hizmetleri sunan aracı sağlayıcıları, iletilen bilgiler açısından üçüncü bir tarafça işlenen hukuka aykırı fiillerin sorumluluğundan muaf tutmaktadır. Bu sorumluluk muafiyeti, üç koşulun tamamı yerine getirildiği takdirde geçerli olmaktadır : (i) sadece bağlantı hizmeti sunan sağlayıcı söz konusu iletimi başlatmamış olmalıdır; (ii) söz konusu sağlayıcı iletimin alıcısını seçmemiş olmalıdır ve (iii) iletimde yer alan bilgileri seçmemiş ve değiştirmemiş olmalıdır.

 

 

Adalet Divanı’na göre, yukarıda belirtilen üç koşul da yerine getirildiği takdirde, bir iletişim ağına erişim sağlayan Mr Mc Fadden gibi bir servis sağlayıcı, sorumlu tutulamaz. Sonuç olarak, telif hakkı sahibi, söz konusu ağın üçüncü taraflarca haklarını ihlal etmek üzere kullanıldığı gerekçesiyle tazminat talep etme hakkına sahip değildir. Ancak direktif, telif hakkı sahibinin, söz konusu servis sağlayıcı hakkında müşterileri tarafından işlenen telif hakkı ihlallerini sonlandırma veya önleme kararının alınması için ulusal bir makam veya mahkemeye başvurmasını engellememektedir.

 

 

Son olarak, Adalet Divanı, internet bağlantısının şifre ile güvenli hale getirilmesini hükmeden bir tedbir kararının, bir tarafta hak sahiplerinin fikri mülkiyet hakları ile diğer tarafta erişim sağlayıcıların iş yapma özgürlüğü ve ağ kullanıcılarının bilgi edinme özgürlüğü arasında denge sağlayabilecek nitelikte olduğu kanaatindedir. Ancak direktif, belirli bir ağ aracılığıyla iletilen bilgilerin izlenmesi için tedbir alınmasını kapsam dışı tutmaktadır. Benzer şekilde, bağlantı sağlayıcının iş yapma özgürlüğünü daha az kısıtlayan tedbirleri değerlendirmeye almadan internet bağlantısını tamamen sonlandırmayı amaçlayan bir tedbir, yukarıda bahsi geçen çatışan haklar arasında uzlaşma sağlayamayacaktır.

 

 

19 Şubat 2009 Tarihli Karar, C-557/07 (LSG), özet için bkz. aşağıda “İcra”

 

 

  • Mahkemenin 23 Mart 2010 Tarihli Kararı, C-236/08, Google France SARL, Google Inc c/ Louis Vuitton Malletier SA, C-237/08, Google France SARL, c/ Viaticum SA, Luteciel SARL, C-238/08, Google France SARL, c/ Centre national de recherche en relations humaines (CNRRH) SARL, Pierre-Alexis Thonet, Bruno Raboin, Tiger SARL

 

 

C-236/08 başvurusundaki olay ve olgular

 

 

Google, bir internet arama motoru olarak faaliyet yürütmektedir. İnternet kullanıcıları bir veya daha fazla kelimeye dayalı olarak bir arama yaptıklarında, arama motoru söz konusu kelimelerle en iyi örtüştüğü anlaşılan siteleri, ilgililik seviyesi yukarıdan aşağıya doğru azalacak şekilde göstermektedir. Bunlar, aramanın “doğal” sonuçları olarak anılmaktadır.

 

 

Google ayrıca, ‘AdWords’ isimli bir ödemeli referanslama hizmeti sunmaktadır. Söz konusu hizmet, tüm ekonomik operatörlerin bir veya daha fazla anahtar kelime rezerve ederek, bu kelimelerden bir veya daha fazlasının internet kullanıcılarının arama motoruna istem olarak girdiği kelime veya kelimelerle örtüşmesi halinde, kendi sitelerine bir reklam linki gösterilmesini sağlamalarına imkân vermektedir. Söz konusu reklam linkleri, ekranın sağ tarafında doğal sonuçların sağında ya da ekranın üst kısmında doğal sonuçların üzerinde ‘sponsorlu linkler’ başlığı altında belirmektedir.

 

 

Vuitton, markalarını oluşturan terimlerin internet kullanıcıları tarafından Google’ın arama motoruna girilmesi halinde, ‘sponsorlu linkler’ başlığı altında Vuitton ürünlerinin imitasyon versiyonlarını sunan sitelere linklerin gösterildiğini fark etmiştir. Ayrıca, Google’ın reklamcılara sadece Vuitton’un markalarıyla örtüşen anahtar kelimeleri değil, aynı zamanda söz konusu anahtar kelimeleri ‘imitasyon’ ve ‘kopya’ gibi, imitasyonu ifade eden deyişlerle birlikte seçme imkânı sunduğu tespit edilmiştir. 

 

 

Vuitton, marka haklarının Google tarafından ihlal edildiğinin tespiti için Google aleyhine dava açmıştır. 4 Şubat 2005 tarihli Tribunal de grande instance de Paris (Paris Bölge Mahkemesi) kararında ve akabinde istinaf başvurusu üzerine verilen 28 Haziran 2006 tarihli Cour d’appel de Paris (Paris İstinaf Mahkemesi) kararında Google, Vuitton’un marka haklarını ihlal etmekten suçlu bulunmuştur. Google, son olarak anılan kararı temyiz etmiştir.

 

 

C-237/08 başvurusundaki olay ve olgular

 

 

Viaticum, seyahat düzenleme hizmetleri için tescil edilmiş ‘Bourse des Vols’, ‘Bourse des Voyages’ ve ‘BDV’ isimli Fransız markalarının sahibidir. 

 

 

Luteciel, seyahat acentelerine bilişim teknolojisi hizmetleri sunmaktadır. Luteciel, Viaticum’un internet sitesini yayınlamakta ve bakımını üstlenmektedir.

 

 

Viaticum ve Luteciel, yukarıda belirtilen markaları oluşturan terimlerin internet kullanıcıları tarafından Google’ın arama motoruna girilmesi halinde, ‘sponsorlu linkler’ başlığı altında Viaticum’un rakiplerinin sitelerine linklerin gösterildiğini fark etmiştir. Ayrıca, Google’ın reklamcılara, yukarıda belirtilen amaca yönelik olarak, söz konusu markalarla örtüşen anahtar kelimeleri seçme imkânı sunduğu tespit edilmiştir.

 

 

Viaticum ve Luteciel, Google aleyhine dava açmıştır. Tribunal de grande instance de Nanterre (“Nanterre Bölge Mahkemesi”) 13 Ekim 2003 tarihli kararında Google’ı marka hakları ihlalinden suçlu bulmuş ve Viaticum ve Luteciel’in uğradığı zararların Google tarafından tazmin edilmesine hükmetmiştir.  Google, Court d’appel de Versailles (“Versay İstinaf Mahkemesi”) nezdinde istinaf başvurusunda bulunmuştur. Söz konusu mahkeme 10 Mart 2005 tarihli kararıyla, Google’un ihlale iştirak ettiğine hükmederek, 13 Ekim 2003 tarihli kararı onamıştır. Google, Versay İstinaf Mahkemesi tarafından verilen kararı temyiz etmiştir.

 

 

C-238/08 başvurusundaki olay ve olgular

 

 

Bay Thonet, diğer hizmetler arasında evlilik ajansı hizmetleri için tescilli ‘Eurochallenges’ isimli Fransız markasının sahibidir.  CNRRH ise Bay Thonet tarafından yukarıda belirtilen marka altında verilmiş lisansı elinde bulunduran bir evlilik ajansıdır.

 

 

Bay Thonet ve CNRRH 2003 yılında, yukarıda belirtilen markayı oluşturan terimlerin internet kullanıcıları tarafından Google’ın arama motoruna girilmesi halinde, ‘sponsorlu linkler’ başlığı altında CNRRH’nin rakiplerinin Bay Raboin tarafından işletilen sitelerine linklerin gösterildiğini fark etmiştir. Ayrıca, Google’ın reklamcılara, yukarıda belirtilen amaca yönelik olarak, söz konusu terimi bir anahtar kelime olarak seçme imkânı sunduğu tespit edilmiştir.

 

 

Bay Thonet ve CNRRH’nin başvurusu üzerine, Nanterre Bölge Mahkemesi tarafından 14 Aralık 2004 tarihinde verilen kararda ve akabinde istinaf başvurusu üzerine Versay İstinaf Mahkemesi tarafından 23 Mart 2006 tarihinde verilen kararda Bay Raboin, Tiger ve Google marka hakları ihlalinden suçlu bulunmuştur. Google, son olarak anılan kararı temyiz etmiştir.

 

 

Court de cassation (Fransa Yargıtayı) esas itibariyle şu soruyu yöneltmiştir: 89/104 sayılı Direktifin 5(1)(a) ve (b) maddesi ve 40/94 sayılı Tüzüğün 9(1)(a) ve (b) maddesi, bir marka sahibinin, üçüncü bir tarafı, markanın tescilli ürünlerinin veya hizmetlerinin aynısı veya benzeri olan ürün veya hizmetler için, bir internet referanslama hizmeti ile bağlantılı olarak marka sahibinin rızası olmaksızın üçüncü tarafça seçilmiş veya kaydedilmiş olan ve ilgili markanın anahtar kelimesinin aynısı veya benzeri olan bir anahtar kelimeye dayalı bir reklamı vermekten veya verilmek üzere düzenlemeler yapmaktan men etme hakkı vardır anlamını taşır şeklinde mi yorumlanmalıdır?  

 

 

Fransa Yargıtayı esas itibariyle şu soruyu yöneltmiştir: Tanınmış bir markayla örtüşen bir işareti anahtar kelime olarak kaydeden ve söz konusu anahtar kelimeye dayalı olarak reklamların gösterilmesini sağlayan bir internet referanslama hizmet sağlayıcısı bahse konu işareti, söz konusu markanın sahibine 89/104 sayılı Direktifin 5(2) maddesi ya da söz konusu işaretin tanınmış bir Topluluk markasıyla aynı olması halinde 40/94 sayılı Tüzüğün 9(1)(c) maddesi kapsamında men etme hakkını verecek şekilde kullanmış mı sayılır? 

 

 

Mahkeme, Üye Devletlerin markalara ilişkin kanunlarının yakınlaştırılmasına dair 21 Aralık 1988 tarihli ve 89/104/EEC sayılı Birinci Konsey Direktifinin 5(1)(a) maddesinin ve Topluluk markalarına dair 20 Aralık 1993 tarihli ve 40/94 sayılı Konsey Tüzüğünün (EC) 9(1)(a) maddesinin, bir marka sahibinin bir reklamcıyı, söz konusu markanın tescilli ürünlerinin ve hizmetlerinin aynısı veya benzeri olan ürün ve hizmetleri, bir internet referanslama hizmeti ile bağlantılı olarak marka sahibinin rızası olmaksızın reklamcı tarafından seçilmiş veya kaydedilmiş olan ve markanın anahtar kelimesinin aynısı olan bir anahtar kelimeye dayalı olarak reklamını yapmaktan, reklamın ortalama bir internet kullanıcısının reklama konu olan ürünlerin ve hizmetlerin kaynağının söz konusu marka veya onunla ekonomik olarak bağlantılı bir teşebbüs ya da aksine, üçüncü bir taraf olup olmadığını tespit etmesine izin vermemesi veya bunları ancak güçlükle tespit etmesine imkân vermesi halinde,  men etme hakkının bulunduğu anlamını taşıdığı şeklinde yorumlanması gerektiği değerlendirmesinde bulunmuştur.

 

 

Mahkeme ayrıca, bir markayla örtüşen bir işareti anahtar kelime olarak kaydeden ve söz konusu anahtar kelimeye dayalı olarak reklamların gösterilmesini sağlayan bir internet referanslama hizmet sağlayıcısının söz konusu işareti 89/104 sayılı Direktifin 5(1) ve (2) maddesi veya 40/94 sayılı Tüzüğün 9(1) maddesi anlamında kullanmış sayılmayacağına karar vermiştir.

 

 

İç Pazarda bilgi toplumu hizmetlerinin, özellikle de elektronik ticaretin belirli hukuki yönlerine dair Avrupa Parlamentosunun ve Konseyin 8 Haziran 2000 tarihli ve 2000/31/EC sayılı Direktifinin 14. maddesi, bir internet referanslama hizmet sağlayıcısının kayıtlı veriler hakkında bilgi sahibi olacak veya bu veriler üzerinde kontrolü olacak şekilde aktif bir rol oynamamış olması halinde, ilgili maddede öngörülen kural hizmet sağlayıcısı için uygulanır anlamını taşır şekilde yorumlanmalıdır. Hizmet sağlayıcı bu türden bir rol oynamamışsa, verilerin hukuka aykırı niteliği hakkında bilgi edinmiş olmasına rağmen ilgili verileri kaldırmak veya erişime kapamak için hızlı bir biçimde harekete geçmemiş olmadığı sürece hizmet sağlayıcı, bir reklamcının talebi üzerine kaydettiği veriler için sorumlu tutulamaz.

 

 

  • Mahkemenin 12 Haziran 2011 Tarihli Kararı, C-324/09, L’oréal SA c/ Ebay

 

 

.

 

 

L’Oréal parfüm, kozmetik ve saç bakımı ürünleri tedarikçisi ve üreticisidir. Birleşik Krallıkta bir takım ulusal markaların sahibidir. Ayrıca sahibi olduğu Topluluk markaları da bulunmaktadır. L’Oréal, yetkili distribütörlerin diğer distribütörlere ürün tedarik etmesinin engellendiği kapalı bir seçimli dağıtım ağı işletmektedir. eBay ise, kendisine satış yapma amacıyla kaydolmuş ve kullanıcı hesabı oluşturmuş kişilerin satışa sunduğu ürünlerin ilanlarını gösteren bir elektronik pazardır. eBay tamamlanan işlemler üzerinden belirli bir yüzde oranında ücret tahsil etmektedir. eBay olası alıcıların, satıcılar tarafından sunulan eşyalar için fiyat teklif etmelerine imkân vermektedir.  eBay ayrıca ‘Şimdi Satın Al’ olarak bilinen bir sistem aracılığıyla eşyaların açık arttırma olmaksızın, yani sabit bir fiyat karşılığında satılmasına izin vermektedir. Satıcılar, eBay sitelerinde çevrim içi dükkânlar da açabilmektedirler. Çevrim içi bir dükkânda, bir satıcının belirli bir zamanda satışa sunduğu tüm eşyalar listelenmektedir.

 

 

Satıcıların ve alıcıların, eBay’in çevrim içi pazar kullanıcı sözleşmesini kabul etmeleri gerekmektedir.  Söz konusu sözleşmenin şartlarından birinde, sahte eşya satışı ve marka hakları ihlali yasaklanmaktadır. Bazı durumlarda eBay, satışa sunuş biçimlerini geliştirme, çevrim içi dükkânlar kurma ve sattıkları eşyaları tanıtma ve arttırmaları için satıcılara yardımcı olmaktadır. eBay ayrıca, reklamların ekranda belirlemesini sağlama amacıyla Google gibi arama motoru operatörlerini kullanarak, pazarında satılan ürünlerin bazılarının reklamını yapmaktadır.  L’Oréal 22 Mayıs 2007 tarihinde eBay’e bir yazı göndererek, eBay’in Avrupa’daki web sitelerinde fikri mülkiyet haklarını ihlal eder nitelikteki işlemlerin yaygınlaştığına dair endişelerini ifade etmiştir. Aldığı yanıttan tatmin olmayan L’Oréal, (İngiltere ve Galler) Yüksek Adalet Mahkemesinin Şansölye Bölümü nezdinde açtığı bir dava dâhil olmak üzere, çeşitli Üye Devletlerde eBay aleyhine davalar açmıştır. L’Oréal, kendi markalarının eBay’in web sitesinde teşhir edildiği ve Google gibi arama motoru operatörlerinin web sitelerinde bu markalarla örtüşen anahtar kelimeler girilmesi üzerine sponsorlu linklerin belirdiği hallerde eBay’in L’Oréal’e ait markaların kullanımından ötürü sorumlu olduğunu ileri sürmüştür.

 

 

Sevk eden mahkeme esas itibariyle şu soruyu yöneltmiştir: Bir Avrupa Birliği Üyesi Devlette tescil edilmiş bir markanın veya bir Topluluk markasının sahibinin, Avrupa Ekonomik Alanında ilgili markayı veya Avrupa Birliğinde (AB) ilgili Topluluk markasını taşıyan ve önceden AEA veya (topluluk markası olması halinde) AB’de piyasaya sürülmemiş ürünlerin bir çevrim içi pazarda satışa sunulmasını 89/104 sayılı Direktifin 5. maddesi ve 40/94 sayılı Tüzüğün 9. maddesinde öngörülen kurallar uyarınca önleyebilmesi için, satışa sunumun markanın faaliyet gösterdiği topraklardaki müşterileri hedef alması yeterli midir? 

 

 

Sevk eden mahkeme ayrıca esas itibariyle şu soruyu da yöneltmiştir: Bir marka sahibi, söz konusu markayı taşıyan ürünleri yetkili perakende satış noktalarında tüketicilere tanıtma amacıyla tedarik etmesi ve içinden az bir miktarda ürünün ücretsiz numune olarak müşterilere verilmesi amacıyla üzerinde markanın bulunduğu şişeleri tedarik etmesi 89/104 sayılı Direktif ve 40/94 sayılı Tüzük kapsamında söz konusu ürünlerin piyasaya sürülmesi anlamına gelir mi?  

 

 

Sevk eden mahkeme esas itibariyle, ana davadaki gibi ürünlerin ambalajının çıkarılmasının, marka sahibinin söz konusu ürünlere ilişik marka üzerindeki münhasır hakkının ihlalini teşkil edip etmediğini ve dolayısıyla, marka sahibine bu şekilde ambalajı çıkarılmış ürünlerin yeniden satılmasına itiraz etme hakkı verip vermediğini belirlemek istemiştir. Sevk eden mahkeme esas itibariyle şu soruyu yöneltmiştir: 89/104 sayılı Direktifin 5(1)(a) maddesi ve 40/90 sayılı Tüzüğün 9(1)(a) maddesi usulünce yorumlandığında, bir marka sahibi, bir çevrim içi pazar operatörünün, söz konusu markanın aynısı veya benzeri olan ve marka sahibinin rızası olmaksızın operatörce seçilmiş bir anahtar kelimeye dayalı olarak, pazarda satışa sunulan ve markayı taşıyan ürünlerin ve pazarın reklamını yapmasını önleme hakkına sahip midir?

 

 

Sevk eden mahkeme öz itibariyle, bir çevrim içi pazar operatörünün web sitesinde markaların aynısı veya benzeri işaretleri sergilemesinin 89/104 sayılı Direktif ve 40/94 sayılı Tüzüğün ışığında nasıl değerlendirilmesi gerektiğini sormuştur.

 

 

Sevk eden mahkeme esas itibariyle şu soruyu yöneltmiştir: Çevrim içi pazar operatörü tarafından verilen hizmet 2000/31 sayılı Direktifin 14(1) maddesi (hosting-barındırma) kapsamında mıdır ve eğer kapsamındaysa, hangi koşullar altında çevrim içi pazar operatörünün 2000/31 sayılı Direktifin 14(1) maddesi anlamında “farkındalık” sahibi olduğu sonucuna varılabilir? Sevk eden mahkeme esas itibariyle şu soruyu yöneltmiştir: 2004/48 sayılı Direktifin 11. maddesi, Üye Devletleri, fikri mülkiyet hakkı sahiplerine, haklarının ihlal edildiği bir çevrim içi pazar gibi bir web sitesinin operatörü hakkında, operatörün söz konusu hakların ileride meydana gelebilecek ihlallerini engellemek üzere tedbirler almasına yönelik bir karar alınmasını sağlama hakkı vermekle yükümlü kılar mı ve eğer kılıyorsa, söz konusu tedbirler neler olabilir? 

 

 

Mahkeme, bir Avrupa Birliği Üyesi Devlette tescilli bir markayı veya Topluluk markasını taşıyan, Avrupa Ekonomik Alanında veya (topluluk markası olması durumunda) Avrupa Birliğinde önceden piyasaya sürülmemiş olan ve üçüncü bir Devlette bulunan ürünlerin (i) marka sahibinin rızası olmaksızın, ilgili markanın faaliyet gösterdiği topraklarda mukim olan bir tüketiciye ekonomik bir operatör tarafından bir çevrim içi pazarda satılması veya (ii) söz konusu topraklarda mukim olan tüketicileri hedef alan bu tür bir pazarda satışa sunulması veya reklamının yapılması halinde, 2 Mayıs 1992 tarihli Avrupa Ekonomik Alanına İlişkin Sözleşme ile değişik Üye Devletlerin markalara ilişkin kanunlarının yakınlaştırılmasına dair 21 Aralık 1988 tarihli ve 89/104/EEC sayılı Birinci Konsey Direktifinin 5. maddesinde veya Topluluk markalarına dair 20 Aralık 1993 tarihli ve 40/94 sayılı Konsey Tüzüğünün (EC) 9. maddesinde öngörülen kurallar uyarınca ilgili marka sahibinin söz konusu ürünlerin satılmasını, satışa sunulmasını veya reklamının yapılmasını önleyebileceğine hükmetmiştir.   Bir markanın faaliyet gösterdiği topraklardan erişilebilen bir çevrim içi pazarda ürünlerin satışa sunulmasının veya reklamının yapılmasının söz konusu topraklarda mukim olan tüketicileri hedef aldığı sonucuna varılmasına dayanak teşkil eden ilgili etmenlerin mevcut olup olmadığını vaka bazlı olarak değerlendirmek ulusal mahkemelerin görevidir.

 

 

Mahkeme ayrıca, bir markanın sahibinin söz konusu markayı taşıyan ürünleri yetkili perakende satış noktalarında tüketicilere tanıtmak ve içinden az bir miktarda ürünün ücretsiz numune olarak müşterilere verilmesi amacıyla üzerinde markanın bulunduğu şişeleri yetkili distribütörlerine tedarik etmesi halinde, aksi yönde delil olmadıkça, 89/104 sayılı Direktif ve 40/94 sayılı Tüzük anlamında söz konusu ürünlerin piyasaya sürülmüş sayılmayacağını değerlendirmiştir.

 

 

Mahkeme ayrıca, 89/104 sayılı Direktifin 5. maddesi ve 40/94 sayılı Tüzüğün 9. maddesinin, bir marka sahibinin ana davadaki gibi ürünlerin yeniden satışına, yeniden satışı gerçekleştiren kişinin ürünlerin ambalajını çıkardığı ve bunun sonucunda kozmetik ürünün üreticisinin veya pazarlama sorumlusunun kimliğine ilişkin bilgiler gibi önemli bilgilerin eksik olduğu gerekçesiyle, ilgili marka üzerindeki münhasır hakkına dayanarak itiraz edebileceği anlamını taşıdığı şeklinde yorumlanması gerektiğine karar vermiştir. Ambalajın çıkarılmasının söz konusu bilgilerin yokluğuyla sonuçlanmaması halinde dahi, marka sahibi kendi markasını taşıyan ve kutusundan çıkarılmış bir parfümün veya kozmetik ürünün yeniden satışına, ambalajın çıkarılmasının ürünün imajına ve dolayısıyla markanın itibarına zarar verdiğini tespit etmesi halinde itiraz edebilir. 

 

 

Akabinde mahkeme, 89/104 sayılı Direktifin 5(1)(a) maddesi ve 40/94 sayılı Tüzüğün 9(1)(a) maddesi usulünce yorumlandığında, bir marka sahibinin, bir çevrim içi pazar operatörünün, markasını taşıyan ve piyasada satışa sunulmayan ürünlerini, bir internet referanslama hizmetinde söz konusu operatör tarafından seçilmiş olan ve markanın aynısı veya benzeri olan bir anahtar kelimeye dayalı olarak reklamını yapmasını, reklamın makul düzeyde bilgili veya dikkatli internet kullanıcılarının ilgili ürünlerin kaynağının söz konusu marka sahibi veya onunla ekonomik olarak bağlantılı bir teşebbüs ya da aksine, üçüncü bir taraf olup olmadığını tespit etmelerine izin vermemesi veya bunları ancak güçlükle tespit etmelerine imkân vermesi durumunda, engelleme hakkına sahip olacağını belirtmiştir. Mahkeme ilaveten, 89/104 sayılı Direktifin 5. maddesi ve 40/94 sayılı Tüzüğün 9. maddesi bağlamında, bir çevrim içi pazar operatörünün, sitesinde yapılan satışa sunumlarda görülen ve markaların aynısı veya benzeri olan işaretleri ‘kullanmış’ sayılmayacağını belirtmiştir.

 

 

İç Pazarda bilgi toplumu hizmetlerinin, özellikle de elektronik ticaretin belirli hukuki yönlerine dair Avrupa Parlamentosunun ve Konseyin 8 Haziran 2000 tarihli ve 2000/31/EC sayılı Direktifinin 14. maddesinin, bir çevrim içi pazar operatörünün kayıtlı veriler hakkında bilgi sahibi olacak veya bu veriler üzerinde kontrolü olacak şekilde aktif bir rol oynamamış olması halinde, operatöre uygulanabilir olduğu şeklinde yorumlanması gerektiği değerlendirilmiştir.

 

 

Mahkeme ayrıca, operatör özellikle de söz konusu satışa sunumların tanıtımının optimize edilmesi ve geliştirilmesi sonucunu doğuran bir yardımda bulunduğunda, operatörün bu türden bir rol oynamış sayılacağını belirtmiştir.

 

 

Mahkeme, bir çevrim içi pazar operatörünün bir önceki paragraf anlamında aktif bir rol oynamamış olması ve dolayısıyla sunduğu hizmetin 2000/31 sayılı Direktifin 14(1) maddesi kapsamında kalması halinde dahi, tazminata hükmedilmesiyle sonuçlanması mümkün olan bir davada söz konusu operatörün, özenli bir ekonomik operatörün ilgili satışların hukuka aykırı olduğunu idrak etmesini gerektiren olaylar veya koşulların farkında olması ve bu tür bir farkındalık durumunda Direktifin 14(1) maddesi uyarınca hızlı bir biçimde harekete geçmemiş olması halinde, söz konusu maddede öngörülen sorumluluk muafiyetini ileri süremeyeceği değerlendirmesinde de bulunmuştur.

 

 

Mahkeme son olarak, fikri mülkiyet haklarının icrasına dair Avrupa Parlamentosunun ve Konseyin 29 Nisan 2004 tarihli ve 2004/48/EC sayılı Direktifinin 11. maddesinin üçüncü cümlesinin, Üye Devletleri, fikri mülkiyet haklarının korunması bakımından yargı yetkisine sahip olan ulusal mahkemelerin bir çevrim içi pazar operatörünün, sadece söz konusu pazarın kullanıcıları tarafından yapılan ihlallerin sonlandırılmasına değil, aynı zamanda bu türden ihlallerin ileride yapılmasının önlenmesine katkıda bulunacak tedbirler almasına karar vermelerine imkân vermekle yükümlü kıldığı şeklinde yorumlanması gerektiğine karar vermiştir. Söz konusu kararlar etkiliorantılı ve caydırıcı olmalı ve meşru ticaret önünde engeller oluşturmamalıdır.