YARGI ÇERÇEVESİ

  • 13 Temmuz 2017 tarih ve C-433/16 sayılı Karar, Bayerische Motoren Werke AG / Acacia Srl

 

 

Acacisa, otomobil tekerlekleri için alaşım jant üretmekte ve pazarlamaktadır. Mahkeme önündeki dava dosyasına göre, söz konusu jantlar otomobil imalatçısı tarafından üretilen ve WSP Italy ticaret markası adı altında pazarlanan alaşım jantların replikasıdır. WSP, “Wheels Spare Parts”  (“replika jantlar”) ifadesinin kısaltması olarak kullanılmaktadır. Otomobil imalatçısı tarafından üretilen jantlar Topluluk tasarımları olarak tescillenmiş olduğundan, Acacia replika jantlarının 6/2002 sayılı Tüzüğün 110(1) maddesinde düzenlenen “tazminat fıkrası”nın kapsamına girdiğini düşünmektedir. 21 Ocak 2013 tarihinde yapıldığı iddia olunan başvuruyla, Acacia, BMW’nin sahibi olduğu otomobil tekerleklerinde kullanılan alaşım jantların Topluluk tasarımlarının ihlal edilmediğinin ilanı ve BMW’nin piyasadaki egemen konumunu kötüye kullandığı ve BMW tarafından haksız rekabet yapıldığının ilanı için, Tribunale di Napoli (Napoli Bölge Mahkemesi (İtalya)) mahkemesinde BMW’ye karşı dava açmıştır. Acacia aynı zamanda BMW’nin replika jantların pazarlanmasını önleyici herhangi bir eylemde bulunmasının engellenmesi için tedbir talep etmiştir. BMW savunmasını sunarak, mahkemeye çıkmıştır. Savunmasında, öncelikli olarak başvuru bildiriminin yapılmadığını ve ya geçersiz olduğunu, aynı zamanda bu durumunun Acacia’nın temsilcisinin vekaletnamesi için de söylenebileceğini iddia ederek itirazda bulunmuştur. Alternatif olarak, BMW Italyan mahkemelerinin verdiği karara da itiraz etmiştir. Ayrıca, bu itirazların reddedilmesi halinde, Acacia’nın başvurularının hukuk çerçevesinde ve gerçekte bir temelinin olmaması sebebiyle reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir. BMW savunmasında aşağıdaki iddiaları ileri sürmüştür: “BMW, yapılan işlemin hatalı olarak ilan edilme riskini ortadan kaldırmak adına, yasal bir değeri varmış gibi görünen bir belgenin alımının yasal sonuçlarını olduğundan, bu belgeyi hak talebi amacıyla sunmaktadır. Buna ek olarak, [Acacia] tarafından herhangi bir bildirim yapılmamıştır ve diğer yandan, ihtimal dâhilinde olmadığı halde, Mahkeme, başvurunun geçerli bir şekilde beyan edildiğine karar verirse, Acacia tarafından açılan davanın görülmesinde İtalyan mahkemeleri yargı yetkisine sahip değildir; davanın görülmesinde Alman mahkemeleri yargı yetkisine sahiptir.”. 27 Mayıs 2014 tarihinde yapılan duruşmada, Tribunale di Napoli (Napoli Bölge Mahkemesi) usul ile alakalı ek görüş bildirilmesi için süre kısıtlaması getirmiştir. 3 Ekim 2014 tarihinde, BMW çözülmesi gereken öncelikli mesele olarak halen Tribunale di Napoli (Napoli Bölge Mahkemesi) mahkemesi önünde derdest olan yargı yetkisi konusunda Corte suprema di cassazione (Yargıtay, İtalya) nezdinde başvuruda bulunmuştur. Acacia tarafından açılan davanın görüşmesinde İtalya mahkemelerinin yargı yetkisine sahip olmadığına dair iddiasını tekrarlamıştır. Acacia ise, BMW’nin İtalyan mahkemelerin yargı yetkisini zımnen kabul ettiğini ileri sürmüştür. BMW’nin öncelikle Acacia tarafından yapılan başvuru bildiriminin olmadığı ya da geçersiz olduğu ve bu durumun Acacia temsilcisi için de geçerli olduğu konusunda Tribunale di Napoli (Napoli Bölge Mahkemesi) mahkemesi önünde itirazda bulunmasının; buna alternatif olarak, İtalyan mahkemelerinin davayı yürütmek için yargı yetkisine sahip olmadığına ilişkin itirazda bulunmuş olmasının bu durumun göstergesi olduğunu belirtmiştir.

 

 

Sevk eden mahkeme, 44/2001 sayılı Tüzüğün 24. maddesinin, davalının aynı savunmasında beyan ettiği diğer itirazlarına alternatif olarak sunduğu, mahkemenin yargı yetkisinin olmadığı iddiasının mahkemenin aslında yargı yetkisinin olduğunu kabul ettiği anlamına geldiği böylece bu madde kapsamında yargı yetkisinin var olmasına yol açtığı şeklinde yorumlanmalı mıdır sorusunu yöneltmiştir.

 

 

Beraber ele alınması uygun olan 2. ve 3. soruları ile sevk eden mahkeme 6/2002 sayılı Tüzüğün 82. maddesinin, eğer davacı bir AB Üye Ülkesi’nde ikamet ediyorsa  Tüzüğün 81(b) maddesinde atıf yapılan ihlal olmadığının ilan edilmesini konu edinen davalar sadece Üye Ülkenin Topluluk tasarımı mahkemelerinde  görülebilir şeklinde yorumlanmalı mıdır sorusunu yöneltmiştir.

 

 

4. soruda, sevk eden mahkeme 44/2001 sayılı Tüzüğün 5(3) maddesinde düzenlenen yargı yetkisi kuralının, 6/2002 sayılı Tüzüğün 81(b) maddesi kapsamında ihlal olmadığının ilan edilmesi için açılan davalarda uygulanıp uygulanamayacağını sormuştur.

 

 

Beraber ele alınması uygun olan 6. ve 7. sorularda, sevk eden mahkeme, ihlal olmadığının ilan edilmesi için açılan davalarla bağlantılı olan egemen olma durumunun kötüye kullanılması ve haksız rekabet konularındaki davaların, bu başvuruların kabul edilmesinin ihlal olmadığının ilanı için açılan davaların kabul edildiği şeklinde düşünülürse, 44/2001 sayılı Tüzüğün 5(3) maddesinde düzenlenen yargı yetkisi kapsamına mı yoksa 6/2002 sayılı Tüzük ile düzenlenen yargı yetkisi rejimi kapsamına mı girdiği sorusunu yöneltmiştir.  Egemen olma durumun kötüye kullanılması ve haksız rekabet konularındaki davalara ilişkin olarak, 44/2001 sayılı Tüzüğün 5 (3) maddesinde belirtilen yargı yetkisi kuralının uygulanabilir olduğu varsayılırsa, Mahkeme 44/2001 sayılı Tüzüğün 28. maddesinde düzenlenen ilgili davalar hakkındaki kuralların 5(3) maddesi kapsamında başvuranın sadece bu iddiaları hakkında değil aynı zamanda yukarıda belirtilen bir Topluluk tasarımı ihlalinin olmadığının ilanı için uluslararası yargı yetkisi olan bir mahkeme önünde dava açma özgürlüğüne sahip olduğu şeklinde “geniş” bir yorum yapılıp yapılamayacağını sormuştur.

 

 

Mahkeme, yargı yetkisi, ticari ve hukuksal konulardaki kararların tanınması ve uygulanması konularına ilişkin 22 Aralık 2000 tarihli ve 44/2001 sayılı Konsey Tüzüğünün 24. maddesinin davalının aynı savunmasında beyan ettiği diğer itirazlarına alternatif olarak sunduğu mahkemenin yargı yetkisinin olmadığı itirazını sunmuş olmasının mahkemenin yargı yetkisini kabul ettiği anlamına gelmediği ve bu yüzden bu madde uyarınca yargı yetkisinin var olmasına yol açmadığına hükmetmiştir. Mahkeme ayrıca Topluluk tasarımlarına ilişkin 12 Aralık 2001 tarihli ve 6/2002 sayılı Konsey Tüzüğünün 82. maddesinin,  eğer davacı bir AB Üye Ülkesi’nde ikamet ediyorsa 44/2001 sayılı Tüzüğün 23 ve 24. maddeleri kapsamında yargı yetkisi varsa ve derdest olan ve bu tüzüklerde atıf yapılan ilgili davalar hariç olmak üzere, Tüzüğün 81(b) maddesinde atıf yapılan ihlal olmadığının ilan edilmesini konu edinen davalar sadece Üye Ülkenin Topluluk tasarımı mahkemelerinde görülebilir şeklinde yorumlaması gerektiğini düşünmektedir.   Mahkeme ayrıca 44/2001 sayılı Tüzüğün 5(3) maddesinde düzenlenen yargı yetkisi kuralının, 6/2002 sayılı Tüzüğün 81(b) maddesi kapsamında ihlal olmadığının ilan edilmesi için açılan davalarda uygulanamayacağı kanaatindedir. Son olarak, mahkeme, 44/2001 sayılı Tüzüğün 5 (3) maddesinde belirtilen yargı yetkisi kuralının bu başvuruların kabul edilmesinin ihlal olmadığının ilanı için açılan davaların kabul edildiği şeklinde düşünüldüğünde, egemen olma durumunun kötüye kullanılması ve haksız rekabet konularındaki davalara uygulanamayacağını belirtmiştir.

 

 

http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf?text=&docid=192698&doclang=EN

 

 

  • 27 Eylül 2017 tarihli Karar, Nintendo Co Ktd / BigBen Interactive GmbH

 

 

Nintendo, Wii video oyun konsolu ve Topluluk tasarımları portföyüne sahip aksesuarlar da dâhil olmak üzere video oyunları ve video oyun konsollarının üretimi ve satışı konusunda faaliyet gösteren bir şirkettir. BigBen France, Wii video oyun konsolu ile uyumlu uzaktan kumandalar ve diğer aksesuarları yapmakta ve web sitesi aracılığıyla bunları Fransa, Belçika ve Lüksemburg’un yanı sıra alt kuruluşu olan BigBen Almanya’da bulunan tüketicilere doğrudan satmaktadır.  BigBen Germany’nin kendi mal stoku bulunmamaktadır. Bu sebeple, müşterilerden aldığı siparişleri BigBen France’e iletmektedir. Bu yüzden, iddia edildiği üzere ihlal konusu olan ürünlerin temini Fransa’dan yürütülmektedir.  Nintendo, BigBen Almanya ve BigBen Fransa’nın BigBen France tarafından yapılan belirli malların satışının, sahibi olduğu tescil edilmiş Topluluk tasarımları kapsamındaki haklarını ihlal ettiğini düşünmektedir. Ayrıca, bu iki şirketin kendi ticari faaliyetleri için bu tasarımlar ile ilgili olan ürünlerin görsellerini kullanma hakkına sahip olmadıklarını belirtmiştir. Sonuç olarak, söz konusu tasarımlara ilişkin olan haklarının ihlal edildiğinin ilan edilmesi için Landgericht Düsseldorf (Bölge Mahkemesi, Düsseldorf, Almanya) mahkemesi önünde BigBen Germany ve BigBen France şirketleri aleyhine dava açmıştır.

 

 

Davacılar söz konusu davayı Dusseldorf Bölge Yüksek Mahkemesi önünde temyiz etmişlerdir. Bölge Yüksek Mahkemesi davayı Avrupa Adalet Divanı’na sevk etmiştir.  İlk olarak mahkeme, 44/2001 sayılı Tüzüğün 6(1) maddesi ile beraber 6/2002 sayılı Tüzüğün, bir davalıya ilişkin olarak bir Topluluk tasarımı mahkemesinin uluslararası yargı yetkisinin 6/2002 sayılı Tüzüğün 82(1) maddesine dayandırıldığında ve ikinci davalı sonradan satılacak olan malların birinci davalı için üretimini ve tedarikini sağladığından, diğer bir Üye Ülkedeki ikinci davalıya ilişkin olarak 6/2002 sayılı Tüzüğün 79(1) maddesi ile beraber 6(1) maddesine dayandırıldığında; mahkeme başvuranın talebi üzerine, yukarıda belirtilen tedarik zinciri ve dava açılırsa tüm Avrupa Birliği’ni kapsayacak bir alanla ilişkili olanların dışında ikinci davalının davranışını da kapsayacak şekilde 6/2002 sayılı Tüzüğün 88(2) ve 89(1) maddeleri bağlamındaki tedbirler konusunda ikinci davalıya ilişkin karar verebilir sonucuna ulaşılacak şekilde yorumlanıp yorumlanamayacağını sormuştur. Mahkeme, 44/2001 sayılı Tüzüğün 6(1) maddesi ile beraber 6/2002 sayılı Tüzüğün, bir davalıya ilişkin olarak bir Topluluk tasarımı mahkemesinin uluslararası yargı yetkisinin 6/2002 sayılı Tüzüğün 82(1) maddesine dayandırıldığında ve ikinci davalı sonradan satılacak olan malların birinci davalı için üretimini ve tedarikini sağladığından, diğer bir Üye Ülkedeki ikinci davalıya ilişkin olarak 6/2002 sayılı Tüzüğün 79(1) maddesi ile beraber 6(1) maddesine dayandırıldığında; mahkeme başvuranın talebi üzerine, yukarıda belirtilen tedarik zinciri ve dava açılırsa tüm Avrupa Birliği’ni kapsayacak bir alanla ilişkili olanların dışında ikinci davalının davranışını da kapsayacak şekilde 6/2002 sayılı Tüzüğün 88(2) ve 89(1) maddeleri bağlamındaki tedbirler konusunda ikinci davalıya ilişkin karar verebilir sonucuna ulaşılacak şekilde yorumlanması gerektiğine hükmetmiştir..

 

 

İkinci olarak Mahkeme, 6/2002 sayılı Tüzüğün 20(1)(c) maddesinin, bir Topluluk tasarımının hak sahibinin izni olmadan, satışa sunulan malların ve söz konusu hak sahibinin özel mallarının ortak kullanımını açıklamak veya göstermek için bu tasarımların hak sahibinin özel ürünlerinin aksesuarlarında kullanılmak üzere üretilen malları hukuki olarak satışa sunmak amacıyla bu tasarımlara ilişkin malların görsellerini internet sitesi aracılığıyla kullanan üçüncü tarafın 20(1)(c) maddesi kapsamındaki “alıntı” yapma amacıyla çoğaltma eylemini yapabileceği şeklinde yorumlanabilir mi, eğer yorumlanabilirse bu çoğaltma eylemi hangi koşullar altında kabul edilebilir sorusunu yöneltmiştir.    Bu soruda, Genel Mahkeme Topluluk tasarımlarına ilişkin özel mallarda kullanılmak amacıyla hukuka uygun bir şekilde ürünlerin satışını yapan ve sattığı ürünlerin ve korunan tasarım ile ilgili bir ürünün ortak kullanımını açıklamak ve ya göstermek için sonradan kopyalayan üçüncü tarafın 6/2002 sayılı Tüzüğün 20(1)(c) maddesi kapsamında “alıntı” yapma amacıyla çoğaltma eylemini gerçekleştirdiğine hükmetmiştir. Bu nedenle, 20(1) maddesinin sınırlandırılması, çoğaltma işleminin adil ticari uygulama ilkesiyle uyumlu olması; bu tür eylemler nedeniyle tasarımın normal kullanımına karşı yersiz önyargıların oluşmaması ve kaynağın belirtilmesi olmak üzere toplamda üç koşula bağlıdır.

 

 

http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf?text=&docid=195045&pageIndex=0&doclang=EN&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=536772