BİLGİSAYAR PROGRAMLARI

  • 3 Temmuz 2012 tarihli C-128/11 sayılı karar (UsedSoft)

 

 

Oracle, bilgisayar yazılımları geliştiren ve pazarlayan bir şirkettir. Telif hakkı kanunu kapsamında bu programlarda münhasır kullanıcı haklarının mal sahibidir.  Aynı zamanda, Almanya ve Topluluk nezdinde bilgisayar yazılımları da dâhil belli alanlarda tescilli olan Oracle sözcüğünün marka hakkının sahibidir. Oracle, veri bankası yazılımı niteliğindeki söz konusu yazılımı, vakaların %85’inde internetten indirme yoluyla dağıtmaktadır. Müşteri, yazılımın bir kopyasını doğrudan Oracle internet sitesinden kendi bilgisayarına indirmektedir. Yazılım, “istemci-sunucu yazılım" olarak bilinen türdedir. Böyle bir program için lisans sözleşmesi ile tanınan kullanıcı hakkı, programın bir kopyasını daimi olarak bir sunucu üzerinde saklama ve belli sayıda kullanıcının bunu kendi iş istasyonu bilgisayarlarının ana belleğine indirmek suretiyle erişmelerine izin verme haklarını kapsamaktadır. Bir bakım sözleşmesi temelinde, yazılımın güncellenmiş sürümleri (“güncellemeler") ve hataları düzeltmek için oluşturulan programlar (“yamalar"), Oracle internet sitesinden indirilebilmektedir. Müşterinin talebi üzerine, programlar ayrıca CD‑ROM veya DVD içerisinde de temin edilmektedir. Oracle, söz konusu yazılım için en az 25 kullanıcılık grup lisansları da sunmaktadır. Dolayısıyla, 27 kullanıcı için lisansa ihtiyacı olan bir girişimin iki lisans alması gerekecektir. Oracle’ın somut davanın konusu olan yazılıma ilişkin lisans sözleşmeleri, “Hakların tanınması" başlığı altında aşağıdaki hükmü içermektedir: “Hizmetler karşılığı yaptığınız ödemeyle; yalnızca sizin iç çalışma amaçlarınıza yönelik, sınırlı süreli, münhasır olmayan, devredilemez, Oracle’ın geliştirip işbu sözleşme temelinde size sağlayacağı her şey için ayrı bir bedel gerektirmeyecek bir kullanıcı hakkı elde edersiniz." UsedSoft, içerisinde somut davaya konu Oracle bilgisayar yazılımlarına ilişkin kullanıcı lisansları da dâhil, kullanılmış yazılım lisanslarını pazarlamaktadır. Bu amaçla UsedSoft, Oracle müşterilerinden bu tür kullanıcı lisanslarını veya orijinal lisanslar ilk alıcısının ihtiyaç duyduğundan daha fazla sayıda kullanıcıya olanak veriyorsa bunların bir kısmını iktisap etmektedir. UsedSoft, 2005 yılının Ekim ayında “Oracle Özel Teklifi" adı altında bir promosyon düzenleyerek, somut davaya konu “kullanılmış" Oracle program lisanslarını satışa sunmuştur. Bu kapsamda UsedSoft, lisansların hâlen “geçerli" (güncel) olduğunu, yani asıl lisans hamili ile Oracle arasında akdedilmiş olan bakım sözleşmesinin hâlâ yürürlükte olduğunu ve asıl satışın usule uygunluğunun bir noter belgesi ile onaylanmış olduğunu belirtmiştir. Henüz söz konusu Oracle yazılımına sahip olmayan UsedSoft müşterileri, bu şekilde edindikleri kullanılmış lisansı aldıktan sonra programın bir kopyasını Oracle internet sitesinden indirirler. Hâlihazırda yazılımı elinde bulunduran ve ek kullanıcılar için sonradan ilave lisanslar satın alan müşteriler ise UsedSoft tarafından programı o kullanıcıların iş istasyonlarına kopyalamaya yöneltilmektedirler. Oracle, UsedSoft’un yukarıdaki 24 ilâ 26. paragraflarda anlatılan uygulamalarını durdurması istemiyle Landgericht München I (Münih I. Bölge Mahkemesi) önünde dava açmıştır.  Adı geçen mahkeme, Oracle’ın davasını haklı bulmuştur. UsedSoft tarafından karara yapılan itiraz reddedilmiştir. Bunun üzerine UsedSoft, Bundesgerichtshof (Federal Adalet Mahkemesi) önünde temyiz başvurusunda bulunmuştur.

 

 

Sevk eden mahkemenin sorusunun temelinde, telif hakkı sahibince izin verilen bir bilgisayar programı kopyasının internetten indirilmesinin, hangi koşullar altında bu kopyanın Avrupa Birliği içerisinde dağıtım hakkının 2009/24 sayılı Direktif’in 4(2) maddesinin anlamı dâhilinde tükenmesine yol açabildiği bulunmaktadır. Sevk edici mahkeme ayrıca, UsedSoft tarafından satılan lisanslar gibi kullanılmış bilgisayar programı lisanslarının alıcısının, 2009/24 sayılı Direktif’in 4(2) maddesi kapsamında dağıtım hakkının tükenmesi sonucunda, hangi koşullar altında 2009/24 sayılı Direktif’in 5(1) maddesinin anlamı dâhilinde “hukuka uygun alıcı" sayılacağını, yani bu hüküm uyarınca söz konusu programı kullanım amacına uygun olarak kullanmasına olanak verecek çoğaltma hakkına hangi koşullar altında sahip olabileceğini sormaktadır.

 

 

Divan, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği Konseyinin 2009/24/EC sayılı ve 23 Nisan 2009 tarihli Direktifi’nin bilgisayar programlarının yasal olarak korunmasına ilişkin 4(2) maddesinin şu şekilde yorumlanması gerektiğine hükmetmiştir: Bir bilgisayar programının internetten bir veri taşıyıcısına indirilmesine bedelsiz bile olsa izin veren telif hakkı sahibinin bir bilgisayar programının bir kopyasını dağıtma hakkı tükenir, ayrıca mal sahibi olduğu eserin kopyasının ekonomik değerine tekabül eden bir ücret elde etmesini sağlamak üzere ödenen bir bedel karşılığında bu kopyayı kullanma hakkını sınırsız bir süre boyunca vermiş olur. Divan, ayrıca, 2009/24 sayılı Direktif’in 4(2) ve 5(1) maddelerinin şu şekilde yorumlanması gerektiği kanaatine varmıştır: Eserinin ilgili kopyasının ekonomik değerine tekabül eden bir ücret elde etmesini sağlamak üzere ödenen bir bedel karşılığında başta hak sahibi tarafından ilk alıcıya verilen sınırsız süreli kullanıcı lisansının, telif hakkı sahibinin internet sitesinden indirilen bir bilgisayar programı kopyasının yeniden satışını da beraberinde getirecek şekilde yeniden satılması durumunda, lisansın ikinci alıcısıyla birlikte kendisinden sonra gelebilecek alıcıları da ilgili Direktif’in 4(2) maddesi kapsamında dağıtım hakkının tükenmesine dayanabilecek; dolayısıyla Direktif’in 5(1) maddesinin anlamı dâhilinde bir bilgisayar programının bir kopyasının hukuka uygun alıcıları olarak sayılacak ve bahsi geçen hükümde öngörülen çoğaltma hakkından faydalanabileceklerdir.

 

 

http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf?text=&docid=124564&pageIndex=0&doclang=EN&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=722664

 

 

3 Temmuz 2012 tarihli C-128/11 sayılı karar (UsedSoft)

 

 

Security Software Association (BSA) (Güvenlik Yazılımları Derneği) adlı bir Çek kuruluşu, eserlerin kablolu televizyon yoluyla iletimini de içeren bilgisayar yazılımları için toplu bir lisanslama düzeni kurmak istemiştir.

 

 

Ortaya çıkan mesele ise, bir bilgisayar programının grafik kullanıcı arayüzünün yayınlanmasıyla telif hakkının ihlal edilip edilmeyeceği (dolayısıyla lisanslama gerektirip gerektirmediği) sorusudur.

 

 

Divana sevk edilen sorular aşağıdaki gibidir:

 

 

Ulusal mahkemenin ilk sorusunun temelinde, bir bilgisayar programının grafik kullanıcı arayüzünün, 91/250 sayılı Direktif’in 1(2) maddesinin anlamı dâhilinde o programın bir ifade biçimi olup olmadığı, dolayısıyla adı geçen Direktif kapsamında bir bilgisayar programı olarak telif hakkıyla korunup korunmadığı yatmaktadır.

 

 

Ulusal mahkemenin ikinci sorusunun temelinde ise, bir grafik kullanıcı arayüzünün televizyonla yayınlanmasının, 2001/29 sayılı Direktif’in 3(1) maddesinin anlamı dâhilinde telif hakkıyla korunan bir eserin kamuya iletimini teşkil edip etmediği bulunmaktadır.

 

 

Divanın kararı aşağıdaki gibidir:

 

 

Bilgisayar arayüzü, 91/250 sayılı Direktif’in 1(2) maddesinin anlamı dâhilinde bir bilgisayar programının ifade biçimini teşkil etmez ve bu nedenle adı geçen Direktif mucibinde doğrudan bilgisayar programlarına ilişkin telif hakkıyla korunamaz.

 

 

Ancak grafik kullanıcı arayüzü, eser sahibinin kendi fikri yaratımı olması hâlinde, bir eser olarak telif hakkıyla korunabilir (2001/29 sayılı Direktif). Bu hususun tespiti ulusal mahkemeye aittir. Ulusal mahkeme bu değerlendirmeyi yaparken, başka hususların yanı sıra, hangi bileşenlerin özgünlük kriterini sağladığını belirlemek amacıyla grafik kullanıcı arayüzünün parçalarını oluşturan tüm bileşenlerin spesifik düzenlenme veya derlenme biçimini dikkate almalıdır. Bu bağlamda, grafik kullanıcı arayüzünün yalnızca teknik işleviyle ayırt edilen bileşenleri bahsi geçen kriteri sağlayamayacaktır.

 

 

Sevk edilen ilk sorunun cevabı, bir grafik kullanıcı arayüzünün 91/250 sayılı Direktif’in anlamı dâhilinde o programın bir ifade biçimi olmadığı; dolayısıyla adı geçen Direktif kapsamında bir bilgisayar programı gibi telif hakkıyla korunmadığıdır. Ancak, böyle bir arayüzün eser sahibinin kendi fikri yaratımı olması hâlinde, 2001/29 sayılı Direktif uyarınca bir eser olarak telif hakkıyla korunabilir.

 

 

İkinci soruya cevaben, Divan, bir grafik kullanıcı arayüzünün televizyonla yayınlanmasının, 2001/29 sayılı Direktif’in 3(1) maddesinin anlamı dâhilinde telif hakkıyla korunan bir eserin kamuya iletimini teşkil etmediğine karar vermiştir.

 

 

2 Mayıs 2012 tarihli C-406/10 sayılı karar (SAS Institute)

 

 

SAS Institute Inc. şirketi, kullanıcıların veri işleme ve çözümleme işlemleri (özellikle istatistik analizi) gerçekleştirmesine olanak sağlayan SAS System isimli bir entegre program dizisi geliştirmiştir. SAS System’in temel bileşenine Base SAS adı verilmiştir. Bu, kullanıcıların SAS programlama dilinde uygulama programları (başka bir deyişle “betikler" (“scripts“)) yazarak bunları veri işleme amacıyla çalıştırmasına olanak sunmaktadır. SAS Institute, veri analizi için kullanılan bir dizi bilgisayar kullanımı geliştirmiştir.

 

 

World Programming Ltd (WPL) şirketi, SAS Institute’e ait programla aynı işlevselliğe sahip ve SAS dilinde yazılmış uygulama programlarını çalıştırabilen rakip bir program geliştirmiş ve pazarlamıştır. WPL, SAS programının “Öğrenme Sürümü" ve kılavuzları için bir lisans almış ve incelemiş, ancak SAS kaynak koduna erişmemiş veya kopyalamamıştır. SAS dilinde yazılmış olan WPL, esasında SAS System için yazılmış olan Betiklerin WPL içerisinde kullanılmasını sağlamak üzere tasarlanmıştır.

 

 

SAS Institute, Birleşik Krallık’ta High Court (Yüksek Mahkeme) önünde dava açarak, WPL’yi SAS System kılavuzlarını ve bileşenlerini kopyalamakla ve dolayısıyla telif hakkını ve Öğrenme Sürümü lisansının hükümlerini ihlal etmekle suçlamıştır. Bu bağlamda Yüksek Mahkeme, Adalet Divanına, AB hukukunun bilgisayar programları için tanıdığı yasal korumanın kapsamına ilişkin sorular yöneltmiş, özellikle de bu korumanın programlama işlevselliği ve dilini de kapsayıp kapsamadığını sormuştur.

 

 

Divan, öncelikle, bilgisayar programlarının yasal olarak korunmasına ilişkin Direktif’in, bir bilgisayar programının eser sahibinin bir fikri yaratımının herhangi bir biçimde ifadesi için de telif hakkı tanıdığını hatırlatır. Ancak, bir bilgisayar programının herhangi bir unsurunun altında yatan fikir ve prensipler, programın arayüzlerinin altında yatanlar da dâhil, bahsi geçen Direktif kapsamında telif hakkıyla korunmaz. Yalnızca bu fikir ve prensiplerin ifade edilmiş hâlleri telif hakkıyla korunur. Bu bağlamda, ne bir bilgisayar programının işlevselliği, ne de bazı işlevlerinden faydalanılması amacıyla bir bilgisayar programında kullanılan veri dosyalarının programlama dili ve formatı, bir ifade biçimi olarak sayılabilmektedir. Bu bahisle, bu unsurlar telif hakkıyla korunmamaktadır.

 

 

İkinci olarak Divan, Direktif’e göre, bir yazılım lisansı satın alan kişinin, programın herhangi bir unsurunun altında yatan fikir ve prensipleri tespit etmek amacıyla o yazılımın işleyişini izleme, inceleme veya sınama hakkına sahip olduğunu gözlemlemektedir. Bu hakka aykırı olan her türlü akdi hüküm, geçersiz ve hükümsüzdür. Ayrıca, bu fikir ve prensiplerin tespiti, lisans ile izin verilen fiiller çerçevesinde de gerçekleştirilebilir.

 

 

Divana göre, somut davada olduğu gibi lisansı hukuka uygun şekilde edinmiş kişinin bilgisayar programının kaynak koduna erişiminin bulunmadığı fakat programın işlevselliğini ikinci bir program içerisinde yeniden üretme (çoğaltma) amacıyla yalnızca o programı incelediği, gözlemlediği ve sınadığı bir durumda, telif hakkı ihlali yoktur.

 

 

Son olarak Divan, bir bilgisayar programı veya bu programın kullanım kılavuzu içerisinde, telif hakkıyla korunan başka bir bilgisayar programının kullanım kılavuzunda tarif edilen belli unsurların çoğaltılmasının, eğer söz konusu çoğaltım kılavuzun eser sahibinin fikri yaratımının ifadesini teşkil ediyorsa, adı geçen başka program kılavuzuna ilişkin telif hakkını ihlal edebileceği kanaatine ulaşmıştır.

 

 

Bu bağlamda Divan somut davada anahtar kelimelerin, sözdiziminin, komutların ve komut kombinasyonlarının, tercihlerin, varsayılanların ve yinelemelerin sözcüklerden, şekillerden veya matematiksel kavramlardan ibaret olduğu ve bu şekliyle tek başına değerlendiğinde programın eser sahibinin fikri yaratımı olmadığı kanaatindedir. Eser sahibi yalnızca bu sözcükler, şekiller veya matematiksel kavramlar arasında yaptığı seçimler, dizilimler ve kombinasyonlar yoluyla yaratıcılığını özgün bir biçimde ifade etmektedir.

 

 

12 Ekim 2016 tarihli C-166/15 sayılı karar (Ranks ve Vasiļevičs)

 

 

Aleksandrs Ranks ve Jurijs Vasiļevičs adlı iki kişiye Litvanya’da açılan ceza davasında sanıklar telif hakkıyla korunan nesneleri kanuna aykırı şekilde satmak ve bir başkasının markasını kanuna aykırı şekilde özellikle Microsoft tarafından yayımlanan telifli bilgisayar programlarını satmak için kullanmakla suçlanmışlardır.

 

 

Riga Bölge Mahkemesi Ceza Dairesi tarafından Adalet Divanına, AB Hukuku’nun yorumlanmasıyla ilgili yöneltilen sorunun temelinde, bir bilgisayar programının orijinal olmayan bir materyal ortamında saklanan yedek bir kopyasını edinen kişinin, bir AB Direktifi ile ortaya konduğu üzere hak sahibinin dağıtım hakkının tükenmesi kuralı kapsamında, bu kopyayı; (i) programın ilk alıcısı tarafından edinilen orijinal materyal ortamı zarar gördüğünde ve (ii) ilk alıcısı elindeki kopyayı sildiğinde veya kullanmaya son verdiğinde yeniden satıp satamayacağı bulunmaktadır.

 

 

Divan, ilgili Direktif’in, bir bilgisayar programına ilişkin telif hakkının sahibine, Direktif’te öngörülen belirli istisnalar saklı kalmak koşuluyla, o programı herhangi bir yolla ve herhangi bir biçimde daimi veya geçici olarak tamamen veya kısmen çoğaltma veya çoğaltılmasına izin verme konusunda münhasır bir hak tanıdığını kaydeder. Bu bahisle, hak sahibi tarafından veya onun rızasıyla pazara sürülen bir bilgisayar programının bir kopyasını hukuka uygun şekilde edinen kişi, söz konusu satışın hak sahibinin münhasır çoğaltma hakkını olumsuz etkilememesi ve o programın çoğaltılmasıyla ilgili herhangi bir eyleme hak sahibi tarafından izin verilmesi veya böyle bir eylemin Direktif’te öngörülmüş istisnalar kapsamına girmesi kaydıyla, söz konusu kopyayı yeniden satabilir.

 

 

Divan, bilgisayar programını kullanma hakkına sahip bir kişi tarafından yedek bir kopya yapılmasının söz konusu kullanım için gerekli olduğu ölçüde sözleşmeyle engellenemeyeceği ve bir sözleşme içerisine buna aykırı bir hüküm eklenemeyeceği hususlarının Direktif ile ortaya konmuş olduğuna dikkat çeker. Bu istisna, kopyanın (i) o programı kullanma hakkına sahip olan bir kişi tarafından yapılmış ve (ii) söz konusu kullanım için gerekli olması şartıyla uygulanabilir. İstisna, katı bir şekilde yorumlanmalıdır.

 

 

Bir bilgisayar programının yedek bir kopyası, yalnızca o programı kullanma hakkına sahip kişinin ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla yapılabilir ve kullanılabilir; yani bu kişi, orijinal materyal ortamını zedelemiş, imha etmiş veya kaybetmiş bile olsa, söz konusu programı üçüncü bir tarafa yeniden satmak için bu kopyayı kullanamaz.

 

 

Bu nedenle Divan, Direktif’in şu anlama gelecek şekilde yorumlanmasına karar vermiştir: Bir bilgisayar programının bir kopyasını sınırsız bir kullanıcı lisansıyla birlikte edinmiş ilk alıcı, o kopyayı ve lisansını başka bir alıcıya yeniden satma hakkına sahip olmasına rağmen, başlangıçta kendisine teslim edilmiş olan kopyanın orijinal materyal ortamının zedelendiği, imha edildiği veya kaybedildiği hâllerde hak sahibinin izni olmaksızın o programın elinde bulunan yedek kopyasını yeni alıcıya sağlayamaz.

 

 

  • 22 Aralık 2010 tarihli, C-393/09 sayılı karar (Bezpečnostní softwarová asociace – Svaz softwarové ochrany / Ministerstvo kultury)

 

 

BSA isimli bir dernek, 9 Nisan 2011 tarihinde Ministerstvo kultury makamına başvurarak Telif Hakları Kanunu’nun 98. maddesi uyarınca bilgisayar programlarına ilişkin telif haklarının toplu şekilde idaresi için izin talep etmiştir. BSA, bu hakların kapsamını 12 Haziran 2001 tarihli bir yazı ile tanımlamıştır. Bu talep reddedilmiş ve ret kararına karşı açılan idari dava da reddedilmiştir. Ardında BSA, bu kararlara itiraz etmek için Vrchní soud v Praze (Prag Yüksek Mahkemesi) önünde dava açmıştır. Dosyanın gönderildiği Nejvyšší správní soud (Danıştay) tarafından iki ret kararının da iptal edilmesinin ardından Ministerstvo kultury 14 Nisan 2004 tarihindeki yeni bir kararıyla BSA’nın talebini tekrar reddetmiştir. Dolayısıyla BSA, Ministerstvo kultury nezdinde idari itiraz yolunu kullanmış ve ret kararı iptal edilmiştir. Ministerstvo kultury 27 Ocak 2005 tarihinde aldığı yeni bir kararla BSA’nın talebini üçüncü kez reddetmiş ve buna öncelikli gerekçe olarak özellikle Telif Hakları Kanunu’nun bir bilgisayar programının yalnızca nesne kodunu ve kaynak kodunu koruduğunu fakat programın bilgisayar ekranında görünen sonucunu korumadığını, zira grafik kullanıcı arayüzünün sadece haksız rekabet karşısında korunduğunu belirtmiştir. İkinci gerekçe olarak, bilgisayar programlarının toplu şekilde idaresi teoride mümkün olsa da, zorunlu toplu idarenin bir seçenek olamayacağını ve gönüllülüğe dayalı toplu idarenin de herhangi bir amaca hizmet etmediğini bildirmiştir. Bu karara itiraz eden BSA’nın itirazı, Ministerstvo kultury’nin 6 Haziran 2005 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Bunun üzerine dernek, son verilen karara Městský Soud v Praze (Prag Bölge Mahkemesi) önünde itiraz etmiştir. BSA, dava kapsamında, Telif Hakları Kanunu’nun 2(2) maddesindeki bilgisayar programı tanımının aynı zamanda kullanıcı arayüzünü kapsadığını beyan etmiştir. Beyanında, bir bilgisayar programının hem kaynak veya nesne kodu düzeyinde hem de iletim yöntemi (iletişim arayüzü) düzeyinde algılanabileceğini ifade etmiştir. Davası Mĕstský soud v Praze tarafından reddedilen BSA, Nejvyšší správní soud önünde temyiz başvurusu yapmıştır. BSA, bir bilgisayar programı kullanıcı ekranlarında gösterildiğinde programın kullanılmış olduğu, dolayısıyla bu tür kullanımın telif hakkıyla korunması gerektiğini savunmaktadır. Nejvyšší správní soud, 91/250 sayılı Direktif ve 2001/29 sayılı Direktif hükümlerinin yorumlanması hususunda, yargılamanın durdurulmasına ve bir ön karar vermesi için Divana aşağıdaki soruların sevk edilmesine karar vermiştir:

 

 

Ulusal mahkemenin sorusunun temelinde, bir bilgisayar programının grafik kullanıcı arayüzünün, 91/250 sayılı Direktif’in 1(2) maddesinin anlamı dâhilinde o programın bir ifade biçimi olup olmadığı, dolayısıyla adı geçen Direktif kapsamında bir bilgisayar programı olarak telif hakkıyla korunup korunmadığı yatmaktadır.

 

 

Somut davada Divan, 91/250/EEC sayılı ve 14 Mayıs 1991 tarihli AB Konseyi Direktifi’nin bilgisayar programlarının korunmasına dair 1(2) maddesinin anlamı dâhilinde, bir grafik kullanıcı arayüzünün bir bilgisayar programının ifade biçimi olmadığı ve adı geçen Direktif kapsamında bir bilgisayar programı olarak telif hakkıyla korunamayacağı kanaatindedir. Ancak, böyle bir arayüz, eser sahibinin kendi fikri yaratımı olması koşuluyla, bilgi toplumunda telif hakkının ve bağlantılı hakların belli yönlerinin uyumlaştırılmasına dair 2001/29/EC sayılı ve 22 Mayıs 2001 tarihli Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi Direktifi uyarınca bir eser olarak telif hakkıyla korunabilir.

 

 

http://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf?text=&docid=83458&pageIndex=0&doclang=en&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=1058602